Yıl Atatürk zamanı. Mektepte bir çocuk vardı. Okul numarası ile anılıyordu. O çocuk, 87 Oğuz idi. 87 Oğuz aşırı yaramaz, zeki ama, zekasını kulanamayan, hoyrat bir çocuktu. Kimse onun değişeceğini tahmin etmezdi. Daha sonra sınıfa 351 Selim adlı çocuk geldi. Tabii kitap bu kadar değil. Ayrıntılara giriyorum...
Nezihe hanım sürekli olarak Oğuz için der ki; senin yaramaz olmanda ki suç sende değil, seni büyütendedir. Anlarız ki çocuk yaramaz ise onu yetiştiren onu yaramaz eder.
Daha sonra 351 gelir. Çok narin ve hassas bir çocuktur. Ve muallimi onun için, bir Türk bu kadar hassas olamaz, der. Ve yazarlar bu şekilde Türk öğrencilerinin EN AZ bir konuda ustalaşmalarının lazım olduğunu söylerler. Bu bu konular görsel, müzik, sayısal, sözel, beden vbg. olabilirler.
351 Selim için bir mesaj daha var. Selim çok güzel lakin derslerinde başarısız bir çocuktur. Oğuz ise tam tersi, zor da olsalar arkadaş olurlar, ve Selim, Oğuz'a ahlâkı, Oğuz ise Selim'e dersleri öğretir. Bu sayede iki mesaj karsımıza çıkıyor. 1 İnsan her konuda muvaffakiyetli olamaz. 2 üzüm üzüme baka baka kararır.
Daha sonrasında kitabın ana karakteri Oğuz ahlâklı ve erdemli olup, kitap biter. Böylece de her insanın değişebileceği anlatılır.
Kitap bence o zamanın durumunu çok iyi anlatmış ve basımı güzel. 8/10