Kendisini kuyuya atmak isteyen babasının eteğine bulaşan çamuru temizlemeye çalışan kız çocuğunun "babacığım!" deyişi yarım kaldı dudaklarında.
İçimiz kan ağlayarak andık onu ;
gözlerimizi birbirimizden kaçırarak hatırladık üzerine toprak yığılan kız çocuğunu.
Anlattık, anlattık, anlattık da,
ey Resul, sonra kendimizi aynısını yaparken bulduk.
°
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi unutmak
Sanki bugün son günmüş gibi
Dolu dolu yaşamak istiyorum ben
Her ne çıkarsa yoluma
Selam verip yürümek istiyorum ben...
(Şebnem Ferah)
Mevlânâ, “Gel de çorak yerler yeşersin, mezarlar bahçe olsun, kovuklar üzüm dolsun, ekmeğimiz pişsin” derken, ekmeğin pişmesiyle vuslatı öylesine tatlı ve sıcak tanımlar ki...
Duada istediğimiz şeyden çok, isteyişimize, isteyebilir oluşumuza, istememizi isteyen Rabbimizin “kimimiz” olduğuna odaklanmalıyız. İşte o zaman istediğimiz, hemen ve istediğimiz şekilde verilmezse de, isteyişimiz “makbul” olur; dua ediyor olmakla “ebedî yakınlık” meyveleri tadarız.