Senai Demirci sözleri ve alıntılarını, Senai Demirci kitap alıntılarını, Senai Demirci en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Timsahla filin dillere destan evliliğini duymuşsunuzdur belki. İki sevgili evlendikten sonra, birbirlerine kendileri için "en değerli" olanı verme yarışına girerler. Timsah gölden en güzel balıkları çıkarıp sevgilisi file ikram eder. Fil de pek sevdiği yeşil yapraklarının en tazelerinden çırpıp sevgilisinin önüne atar. Fakat sonuç hüsrandır. Otçul olan fil için balıklar, etçil timsah için de tazecik yapraklar hiç de değerli değildir. Çift sonunda anlar ki, herkesin kendisi için "en değerli" olanı vermesi iyi niyetli ancak teknik olarak yanlış bir davranıştır; hem iyi niyetli hem de teknik olarak doğru davranış eşi için "en değerli" olanı vermektir. Sonuç olarak, fil timsaha hortumuyla tuttuğu ve zaten yemeyeceği balıkları, timsah da gölün dibinden kopardığı ve zaten sevmediği tazecik yosunları vermeye başlar. Mutlu olurlar; çünkü birbirlerini anlamaya vakit ayırmışlardır. İkisi de "Ben elimden geleni yapıyorum ya!" savunmasına girmemiştir.
Yüzün Yüzleri
Tıpkı dibinde inciler saklayan dipsiz bir deniz gibidir yüzümüz.Ruhumuzun derinliklerinden kopup gelen her sır, yüreğimizin köşelerinden sızıp gelen her duygu hemen yüzümüzün detaylarına taşınır.
Evlilik bir başkasından mutluluk umanların değil, bir başkasını da mutlu edebilecek kadar mutlu olan kişilerin birlikteliğidir. Mutluluğu bir başkasından aşırmak için değil, bir başkasına taşırmak için bir aradasınız.
"Asıl mesele Kur'an kültüründen uzak yaşamamızdir, bunun çözümü Kur'an diline ve tefekkürüne zemin olabilecek bir yaşayış ve düşünüş usulünü yeniden inşa etmektir."
Kimi zaman var olmak istemediğimiz yerlerde ve zamanlarda başımızı öne eğer, gözlerimizi yere çevirir, yüz ifademizi olabildiğince silikleştirip fiziksel olarak olmasa da, duygusal olarak 'bir kenara çekiliriz.'
Hatalarımız olsun ki, istiğfarın tadına varalım. Bir gün geri dönüp bakınca, pişman da olabilelim mesela. ‘Bir daha asla!’ bile diyebilelim. Geçmişte şaşırmış da olabilelim meselâ; ki doğruluğumuz sahih olsun. Katı, kırılmaz, yıkılmaz, dokunulmaz zırhların içinden çıkalım. İnsan tenimizle kalabalıklara karışalım. ıslanabilir, yaralanabilir, kanayabilir, acıyabilir insan bedenimizle yürüyelim yeryüzünde. Günaha ve hataya bağışıklığımız yok, hatırlayalım; aksini de üstü kapalı da olsa iddia etmeyelim. Nihayet yeryüzüne cennetten indirilmiş insanlarız ve ‘kan dökebilir’ ve ‘fesat çıkarabilir’ olarak buradayız. Bırakın biraz da mahçup olalım, pişman olalım, utanalım, üzülmüş olalım ki, sevincimiz de, hamdimiz de, sürurumuz da, haklılığımız da sahici olsun.