Yeşilçam sinemasının mevcut sınıfsal çelişkilerin üzerini masalsı ve melodramatik bir anlatımla örterek kitleleri avutan, teselli eden, kaderci ya da şükretmeye yönelten bir yaklaşımla gerçek yaşamdan uzaklaştırma işlevi olduğu ortadadır. Kaldı ki, kapitalizmin şafağında sanayi toplumu ve kentleşmeyle birlikte ortaya çıkan sinemanın da genel olarak böyle bir işlevi söz konusudur.