Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
Stendhal
Stendhal Yorumları ve İncelemeleri
Stendhal yorumları ve incelemelerini, Stendhal kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Stendhal puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
·
Puan vermedi
Nasıl bir klasik okudum ben, aslında çokta merakla başlamıştım. Ama daha başlarında okumaya zorlandım tabi zorlayan yazarın dili değil kitabın karakter ve kurgusu. Yorumlara bakınca benim gibi düşünenler olduğunu görmek güzel oldu ama yerlere göklere çıkartanlar da olmuş ve sonu için bile okunur diyen de... 500 sayfa okuyorsun 50 sayfa değil bir kitap sonu için okunur mu ya anlamış değilim. Ki kitabın sonu da başı da hiç bir yeri için okunmaz. Tabi ki kitaplar göreceli kavramlar isteyen okusun ben bu kadar vaktimi harcadığım için pişmanım hep bizim kızların yüzünden.Kitabın içerisinde aşk entrikalar ne ararsanız var. 52 günde Stendhal neler neler yazmış hatta kitap aslında 1000 sayfaymış ama 500 sayfa bir yerlerde kaybolmuş galiba iyi ki de öyle olmuş yoksa bitmezdi Baş karakterimiz Fabrizio ve halası Düşes. Düşesin Fabrizio ya bağlılığından dolayı yaşanan entrikalar bitmek bilmedi. Fabrizio da çok aklı başında bir genç değildi tabi onuda unutmamak gerek.. Velhasıl kelam #stendhal ile pek anlaşamadık uzun bir süre kendisi ile görüşmeyi düşünmüyorum ama kırmızı ve siyah kitabı için bir gün yollarımız yine kesişecek....
Ben de en az Suç ve Ceza’nın Raskolnikov’u kadar iz bırakacak bir karakter diyebilirim Julien Sorel için. Hırs ve tutkusunun esiri olan Mösyö Sorel’in çalkantılı ruh halleri ustaca betimlenmiş. Ya siyah (kilise ) ya da kırmızı(ordu)... Yükselsin yeter ki. İstediği yüksek mevkiyi elde etme yolunda büyük aşkından bile vazgeçmeyi göze alabilecektir. Ama vazgeçebiliyor mu? Yaşadığı iki aşktan hangisi doğru? Hangisi gerçek? Kerestecinin oğlu Mösyö Sorel’e bazen kızacak bazen yanında olacak, bazen de “Bu kadar da olmaz.” diyeceksiniz. Ayrıca eserde yer yer eleştirilerle çizilen bir toplum profili. Yazarın kendi deyişiyle roman, sokağa ayna tutmaktır.
Yazarın dili sade ve akıcı. Cümleler baş döndürecek uzunlukta değil. Bunda çevirmen Ataç’ın da rolü tabii ki yadsınamaz. Ara sıra geçen kişioğlu, betine gitmek gibi sözleri benimseyemesem de yorulmadan okudum diyebilirim.
Keyifli okumalar...
Ah Kırmızı ve Siyah, Nerdesin
Fransız yazar Stendhal bu kitabında İtalya aristokrasisini ve yaşayışını, debdebesini, saray entrikalarını anlatmış.
Kahraman Fabrizio adında , bir Kontun oğlu olan genç bir delikanlıdır. Fabrizio Napolyon un Waterloo savaşlarına gizlice katışmış ve bir çok badireden kurtulup Parmaya dönebilmiştir.
Kendisini çok seven halasının himayesinde hayatta kalmayı başarabilmiş ve kapatıldığı kaleden kurtulmuştur.
Stendhall kitabı tıpkı diğerlerinde olduğu gibi sonlandırmış mutsuz sonların harika bir örneğini göstermiştir.
Ben bu Romanı çok beğendiğim Kırmızı ve Siyah romanı kadar başarılı bulmadım. Halbuki bu kadar hacimli bir Romanda ve Stendhal ın kaleminden çıkan bir romanda daha çok siyasi tahliller, ahlaki mesajlar ve erdemler üzerine değerlendirmeler beklerdim. Zira bunlar Kırmızı ve Siyah da ziyadesiyle mevcut.
Kitap, Fabrizio adında gencin başpiskopos olma yolunda geçirdiği serüvenlerden, saray entrikalarından, bürokratik saçmalaıklardan ve aşk kısır döngüsünden öteye geçememiş. Ben hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf ediyorum.
Kitabı ilginç kılan tek şey yazılmasına sebep olan olay. Fakat ilerisi maalesef keyif vermedi.
Aristokrasi ve burjuvazi anlatımları o kadar çok ki kabak tadı veriyor. Fransız, Rus, İtalyan hepsi aynı. En sevdiğim Hugo da bile bunu görebiliyorsunuz.
İyi okumalar diliyorum
Stendhal Kırmızı ve Siyah romanında kahraman Julien Sorel'in yukselme arzularını anlatıyor. Bunu yaparken kullandığı dil son derece güzel. Olayların oluş sırasında karmaşıklıklar olsa da bu kitabın hala yazıldığı dönemi yasıtmasından kaynaklanıyor. Bu da kitabın özüne bağlı olduğunun göstergesi.
Julien Sorel bakıcı olarak girdiği malikanede bakıcılığını yaptığı 3 erkek çocuğun annesi Madama de Renal'e aşık olur. Başta bunu yükselmek için kullanan Julien daha sonrasında Madame de Renal'e duyduğu aşk gerçek bir tutkuya dönüşür. Aynı duyguları taşıyan Madame de Renal bunu ahlaksızlık olarak değerlendirip Julien'den köyü terk etmesini ister . Köyü terk eden Julien Öğrenimini tamamlamak ister. Öğrenimini tamamlayan Julien sonrasında Parise gider ve orada Mathilde ile aşk yaşar. Madam de Renal'e duyduğu aşkı öğrenen Mathilde'nin babası Marki bunu kızına anlatır ve Julien'in şehri terk etmesini ister. Bunun üzerine Verries Köyü'ne giden Julien Madam de Renal'i vurur ancak Madame ölmez Julien kral tarafından mahkeme edildikten sonra öldürülür buna dayanamayan Madame de Renal üç gün sonra ölür.
Stendhal'ın Kırmızı ve Siyahı...Aslında baş karakter olan Julien'in çağının sınıf farkına karşı bir meydan okuyuşudur. Julien'in bulunduğu tabakadan üst tabakaya ulaşmak isteyişi, papaz okuluna başlaması daha sonra ise aristokrat aileden bir adamın karısı olan Madam Renal ile yaşadığı ihtiraslı aşk onun güce karşı isyanının yansımasıdır.
Bu isyankar adam sürekli zengin tabakaya mensup kadınları elde etme çabası içerisinde olacaktır.Çünkü Julien her zaman kendi mevkini yükseğe taşımak ve alt tabakadan kurtulmak için eline geçen her yolu kullanmaya çalışacak üst tabakaya haddini bildirme düşüncesiyle hareket edecektir.
Nietzche’nin üstün insan diye tanımladığı insanlığın en yüksek ruha sahip olan insan tipini Stendhal’ın Kırmızı ve Siyah’taki Julien karakterinden ilham aldığı söylenir.
İnsan, zekasını cesareti ile birleştirdiği anda insanlığın en üst noktasına erişmesinde aksi bir durum olmayacağını kanıtlar nitelikte karakterdir Julien karakteri.
Yoksul bir ailede doğup büyüyen Julien geleneksel eğitim çerçevesinde rahip okuluna kaydolur. Zekası ile dikkat çeker. Latinceyi sular seller gibi ezberler.
Bu kez üst sınıfın çocuklarının eğitimcisi olur.
Napolyon döneminde geçen roman bir yanda gelenekçi bir yanda cumhuriyetçilerin anlatıldığı, gelenekçilerin her zaman soylular tarafından desteklendiği ancak gelenekçi de olsa zeka pırıltısı ile dikkat çeken yenilikçi Julien gibi insanların da fikirlerine ihtiyaç duyar.
Önce taşranın gelenekçi ve soylu sınıfından olan evli bir kadınla gizli aşk yaşayan kahramanımız devamında Paris’in yüksek sosyetesinde de kendini gösterir.
Anlatılmak istenen aşktan öte her bulunduğu ortam da her davranışı en akılcı yöntemle nasıl çözebildiğidir.
Bu düşünce ve davranışı ile kadınları kendine hayran bırakır.
En saf, en doğru, en iyiyi arayan ama gururlu yenilikçi Julien’in hikayesidir Kırmızı ve Siyah.
Klasikler arasında yer almayı sonuna kadar hak eden bir eser. Çok etkilendim ve hiç sıkılmadan okudum. Popüler kitaplar yerine klasikleri tercih eden biri olarak, eğer gözünüzde büyüyorsa ya da ağır geliyorsa ilk yüz sayfasına sabırla devam ederseniz sonra isteseniz de bırakamazsınız diyebilirim. Bahsedilen dönemi en ince ayrıntılarına kadar gözünüzde canlandırıyor yazar. Köylü bir gencin gözünün yükseklerde oluşu, zengin hayatına geçiş yapmak için başvurduğu yollar, entrikalı aşk hayatı ve hiç beklemediğiniz bir son... Benim gibi ince kitapları sevmeyen herkese şiddetle tavsiye ederim.
Gururlu, kendince idealist bir adam ve iki kadın. Hayatına bir rol biçerek, yüksek mevkilere gelme arzusunda genç adam ama ne gururla.. İki kadını da gururundan ne tam sevebilmiş ne kendini bırakabilmiş. Gel gelelim insan olmadığı biri gibi davranırsa sonunda yine kendi başını yer adlı eser Kızıl ve Kara. O kadar da gurura gerek yok be sevgili okur. Olmadığını anlamak adına okuyun. Günümüzdeki ismi “Kırmızı ve Siyah”
Bu kitabı okuduktan sonra bir daha Klasikler serisinden bir kitap okumayacağım diye kendime söz verdim.Yanlış hatırlamıyorsam Kırmızı askerlerin giydiği kırmızı fularlı giysiyi, Siyah da papaz cüppesini temsil ediyordu.Zaman kaybı.
Aşk romanı diye beklerken, ağır bir psikolojik roman çıktı karşıma. Düşünceler, hayatlar, hayaller, yaşanılan her şey ve insanın kafasında oluşturduğu gerçeklerle, gerçek dünyadaki somut gerçekler çok güzel kaleme alınmış. Bir insanın bir nevi kendi başına savaşı diyebilirim.