Şu ya da bu şekilde hepimiz acı veren duygularımızı susturmaya çalışırız. Oysa hiçbir şey hissetmemeyi başardığımız zaman, canımızı yakanın ne olduğunu ve niçin acı çektiğimizi anlamanın tek yolunu yitirmiş oluruz.
Bugün bir çekiliş vesilesiyle kazandığım kitaplarım elime ulaştı.
Ama anladım ki kazandığım sadece kitaplar değilmiş. Kitapların vesile olduğu bir dostluk belki bir abi de kazandım.
Lafın kısası;
ADNAN abicim çok teşekkür ederim. İyi ki tanıdım seni.
🌷🙏🏼☺️
Yolun bahtın hep açık olsun hep iyi ve güzel insanlar yoldaş olsun sana 🌷✨
Yazarın kişisel deyenimlerini, hatıralarını, düşüncelerini ve gerçek vaka çalışmalarını kapsayan bir terapistin bakış açısından yazılmış bir deneme kitabı. Psikanalizle hiç ilgilenmemiş insanlar ve meslekten olmayanlar için güzel ve kolay anlaşılır bir kitap. İnsan kalbinin, ruhunun ve iyi bir psikoloğun günlük yaşamdaki şaşırtıcı çalışmaları hakkında dokunaklı ve aydınlatıcı bir belge olarak düşünün. En etkileyici bölümlerden biri olan 'Geri Dönmek', yazarın Holokost'tan sağ kurtulan 80 yaşındaki babasıyla Macaristan'a yaptığı geziye dair düşüncelerini anlatıyor. Her yönden insan mutluluğunun ve ıstırabın incelemeleri kısa ve öz anlatıldığı bu kitap psikanaliz dünyasına büyüleyici bir bakış açısı sağlıyor. Psikanaliz ile ilgilenenlere tavsiyem.
Grosz, psikanaliz seanslarında karşılaştığı öykülerin belirli kısmını ele almış. Deneme olarak yazıldığı için belirli bir akış yok. Bazı vakaların anlatımı eksik kalmış. Genel bir bilgi edinimi sağlamıyor. Çok doyurucu gelmedi bana.
Stephen Grosz, yıllar boyunca biriktirdiği hikayeleri kitaplaştırıyor ve insanın anlam arayışına psikanaliz penceresinden bakarak insanların içlerinde bir anlamda koca bir çöplükle birlikte yaşadığını gösteriyor.
“Düşündüğümüz, yaptığımız şeylerin tutsağı olmak, dürtülerimiz, aptalca seçimlerimiz tarafından köşeye sıkıştırılmak, mutsuzluk veya korku tuzağına düşmek, kendi tarihimizce mahkum edilmek; bunlar hayatta çoğumuzun deneyimlediği şeyler. Böyle anlarda ilerleyemediğimizi hissederiz ama bir çıkar yol olduğuna da inanırız. Bir hastam ‘Değişmek istiyorum yeter ki değişmeme gerek kalmasın’ demişti bütün saflığıyla. Bu kitap değişimi konu alıyor. Değişimle kayıp hissi birbirine göbekten bağlı olduğundan yitirmeden değişim de olmaz, kitap yitimden de söz ediyor.”
Grosz, binlerce saatlik psikanaliz seanslarından damıttığı kısa metinlerden oluşan bu kitapta en şaşırtıcı insan davranışlarının arkasında yatan gizli duyguları ortaya çıkarıyor. Bunu yaparken mesleki jargondan arınmış, edebi bir dil kurmayı da başarıyor.
Hepimiz öykü anlatıcısıyız, yaşadığımız hayatı anlayabilmek için öyküler anlatırız. Ancak anlatmak yetmez, dinleyen biri de olmalıdır. İşte Stephen Grosz, dinleyen o kişi...