"Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara, atlara, otlara
İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığınla,
Bir kısmı seni de sarsın.."
Belki bütün aşklar, sevdiğine katılmak, sevdiği gibi olmaktır aslında.
Bir insanı ya da bir mesleği arzularken, kendimizden vazgeçiyoruz, kendimizden geçiyoruz, o oluyoruz, ona katılıp onunla oluyoruz.
Acaba içimizdeki gerçeği yakalayabilmek için kendimizden mi vazgeçiyoruz?
Aşk, ötekiyle birleşme mi, yoksa kendini yok sayıp kendinden ayrılmak mı?
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara,
Atlara, otlara,
İnsanlara selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selamda kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı seni de sarsın.
Yola çıkınca her sabah, bulutlara selam ver..
Taşlara, kuşlara, otlara, insanlara selam ver..
Sonra çıkarıp cebinden aynanı, bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın, el gün yanında ..
Bu dünya da sende varsın..
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara, atlara, otlara
İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığınla,
Bir kısmı seni de sarsın.
“Cebinde iki ayrı not taşıyacaksın.
Birinde...
-Dünyanın merkezi sensin.
Diğerinde...
–Bir "HİÇ" sin yazacak.
Kendini bulunmaz Hint kumaşı sanmaya başladığında ikincisini,
Yaşadığın hayattan zevk almamaya başladığında ise birinci notu okuyacaksın...”