Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yaşar Atan

Yaşar AtanAkdeniz Mitologyasından Efsaneler yazarı
Yazar
Çevirmen
8.0/10
10 Kişi
53
Okunma
3
Beğeni
1.388
Görüntülenme

Yaşar Atan Sözleri ve Alıntıları

Yaşar Atan sözleri ve alıntılarını, Yaşar Atan kitap alıntılarını, Yaşar Atan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Antigone
"Ben kin saçmak için değil, aşkı bölüşmek için geldim dünyaya!”
Kâhin Teiresias
"İnsanların başlarına gelecek yıkımları görememeleri ve bunu başkalarından duymak istemeleri çok acı! Aslında bilicilere hiç gerek yok! Ama ben onları kırmamak için hep bir şeyler söylemek zorunda kalıyorum."
Sayfa 406Kitabı okudu
Reklam
Daha hiçbir şeyin varolmadığı o eski zamanlarda, Kaos denen büyük bir boşluk vardı yalnızca. Bu büyük boşlukta da zaman içinde, kocaman bir yumurta oluşup olgunlaştı ve bir gün ortasından çatlayıp boydan boya ikiye bölünüverdi! Yumurtanın içinde oluşmuş ilk tanrısal yaratık, hemen ayaklarıyla alt kabuğu aşağıya doğru itti; böylece Yeryüzü oluştu. Elleriyle de üst kabuğu yukarı doğru itti; Gökyüzü oluştu... Yumurtanın içinde oluşan ve çatlamış kabukları iten bu ilk kanatlı tanrısal varlığın adı da, Eros denen Aşk'tı.
"Her nedenle olursa olsun kan dökmek suçtur! İnsanoğlu her döktüğü kanla daha da kirlenir!"
Sayfa 295Kitabı okudu
Gökyüzündeki yıldızlar çoktan çekip gitmişlerdi uykularına... Yalnizca Şafak tanrıçası gül parmaklı Eos kalmıştı ortalıkta. O da yeri, göğü ve de denizleri habire kızıla, maviye, safran sarısına boyuyordu acele acele...
"Bu ne çılgınlık böyle, seni beni yok eden İşte gene beni geri çağırıyor zalim kader, Dört yanımı saran gece alıp götürüyor beni; artık elveda! Gidiyorum gerisingeri Uzata yzata ellerimi sana..." Diye acı acı çığlıklar atıyordu... Sis- duman bulutları içindeki Euridike, ölü ruhlarına tutunaraktan yeniden Orfeus'una kavuşmak için geriye dönebilse bile, ne cehennemin kapısındaki dört başlı bekçi köpek Kerberos, ne de onu çevreleyen ırmağın sandalcısı Haron (Kharon) artık ona dünyaya dönüş izni verecekti!..
Reklam
Seni şarap fıçısı,seni it gözlü seni! Erlerinle bir olup savaşa gitmek için, Tek bir gün bile silah kuşanmadın sen! Çünkü oturduğun yerde işin gücün, Habire halkları sömürmek senin!
Mezopotamya'daki Sümerlilerden evrilerek gelen uygarlık kalıtlarını ve onun mitologyasını kullanan antikçağdaki Grek sanatçılar ve bilim insanları; örneğin tiyatro, şiir gibi edebiyat, felsefe, heykelcilik, musiki dallarında çeşitli sanat yapıtları ürettiler. Ve bu yapıtlarıyla da uygarlığın önünü araladılar... Greklerin mitologyası daha sonra Romalılara geçti ve haliyle yeniden değişim ve dönüşümlere uğradı. Ondan çok sonraları da Avrupalılar, bu mitologyayı ve onun tetiklediği kültürü alıp benimsediler... Böylece bu mitologya, Batı uygarlığı denen oluşumun mayasını ve hamurunu oluşturdu; bütün sanat ve bilim dalları, bu mitologyanın yoldaşlığında serpilip gelişti...
Gene bir gece Herakles, derin derin uyuyan Hera'nın memelerine yumuldu bütün acıkmışlığıyla... Öylesine sıkı emmeye başladı ki, canı yanan tanrıça bebeği kaptığı gibi yatağın ta ötelerine doğru savurup attı... Ne var ki memelerinden durmadan püsküren süt, dünyanın o yöresindeki yıldızlar üstüne aralıksız yağmaya başladı. Ve bu süt yağmurlarıyla ıslanıp ağırlaşan yıldızlar, gecenin serinliğinde üşüyüp titreşerekten birbirlerine sokulmaya başladılar. Böylece birbirlerine iyice sokulup büzüşen yıldızlar, gökyüzünde upuzun, pırıltılı ve dumanlı bir yol oluşturdular. Bir gecede oluşan ve bizim "samanyolu" dediğimiz bu sisli kuşağa artık Avrupa dillerinde "sütlü yol" denmeye başlandı[3]. [3]: Samanyolu'na; Almancada "Milchstrasse", Fransızcada "Voie lactée", İngilizcede "Milky way" denmekte ve hepsi de, "sütlü yol" anlamına gelmektedir.
Binyıllar süresince denizlerin ve de karaların gizemlerinin çözülmesi tanrılarca insanlara yasak edildiğinden, oralar tanrıların yerleştirdiği insan yiyici canavarlarla kaynaşıyordu! Buna karşın Odisseus'un uzak karalara ve denizlere açılması; oraların gizemlerini çözmeye kalkması, aslında insanoğlunun özgürleşip bilim yoluyla evreni fethetmesi bağlamında, sözde tanrı dayatmalarına karşı giriştiği bir başkaldırıdan başka bir şey değildi...
Reklam
Bir gün Dionyisos'un ürettiği şarapla Aristaios'un ürettiği bal arasında bir yarışma düzenlendi tanrılar önünde. Şarap, baldan çok daha fazla etkileyip büyüledi tanrıları!
Sayfa 360Kitabı okudu
...o an konukların tanrı oldugunu duyumsadılar hemen. Tam bir şeyler söylemek istedikleri sirada Baştanrı Zeus girdi araya. Yaşlılara unutulmaz konukseverlikleri icin teşekkür etti. Artık onlara konuk olduktan sonra, dünyayı daha iyi anladığını da ekledi sözlerine... Baştanrı Zeus biraz sustuktan sonra; " Bizden bir şey dileyin, " dedi gülümseyerek. Yaşlı karı -koca el ele tutuştular hemen ve hiçbir sey istemediklerini; yalnızca yoksul kulübelerini onurlandırdıkları için çok mutlu olduklarunı söylediler. Baştanrı Zeus ille de bir dilekte bulunmaları için üstleyince, karı koca baş başa verip bir şeyler fısıldaştılar aralarında. Ondan sonra Filemon; "Peki öyleyse," diye söze başladı. "Biz bugüne dek hep baş başa, çok mutlu yaşadık. Bu mutluluğumuzu tanrı ya da kul demeden herkesle paylaştık. Bu yaştan sonra da bizi ayırma. Birbirimiz önce, öteki sonra ölmesin... Birbirimizi mezarlıkta görmeye gidecek gücümüz yok... Biz ikimiz bir arada, aynı anda ölmek istiyoruz..."
Belki de Güneş'in oğlu olduğundan Faeton, ta çocukluğundan beri gökyüzüne ve orada gördüklerine hayrandı hep. Hele Akdeniz'in yaz gecelerinde çok az uyurdu o yüzden. Zaten koyu mavi göklerde uçuşup oynaşan yıldızlar uyutmazdı onu; onunla hep oynaşmak isterlerdi...
Tanrıların bu kaçamak aşkından dünyalar güzeli bir erkek çocuk dünyaya geldi. Ve kendi adları olan Hermes-Afrodit sözcüklerinden oluşan Hermafrodit adını verdiler bu güzel bebeklerine...
70 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.