Her şey onun istediği gibi, her şey eskisi gibiydi. Sadece bazı kokular, bazı renkler, bazı sesler eksikti. Şu anda salon, eskisi gibi anason, ısıtılmış şarap, tarçın kokmuyor; tutkal, ahşap cilası, yağlıboya kokuyordu. Ama, nasıl olsa bu kokular uçup gidecek, salonu eski kokuları dolduracak, avize gene sarımtrak ılık ışığıyla salona eski rengini verecek, orkestra eşliğinde hep birlikte söylenen şarkılarla, gene şen şakrak, oynak, eski sesine kavuşacaktı salon. Gene eskisi gibi karadan çözülüp hem gecenin rahmine sığınan hem kıyısız denizlere açılan bir tekne olmayı sürdürecekti