inci gibi dişler'i okuma sebebim yazılış hikâyesini duymamdı. ilk birkaç sayfasını gönderdiği yayınevinin, yazara önceden avans vererek 'otur ve bitir' demesi, o genç yaşında böyle bir karşılık/ilgi alması beni etkiledi açıkçası. bu merakla başladım kitaba tamamen.
kitap da, yazarın kendisi gibi farklı kökenlerden gelerek İngiltere'ye yerleşmiş iki aile çevresinde dönüyor genel hatlarıyla. kendi kültürlerine/inançlarına bağlı kalmaya çalışırken batının farklı kültürüne kapılıp gitmemeye çalışan veya bazen kapılan ama bundan rahatsızlık duyan karakterler; direkt batıda doğduğundan kendi kültürleri ne bilmeyen çocuklar ve bu karmaşalık arasında yollarını bulmaya çalışmaları silsilesi ile ilerleyen kitap bize göçmenlerin yaşadığı adapte sorunlarını çok iyi bir gözlemle veriyor.
son olayların bağlandığı nokta beni biraz tatmin etmedi, biraz havada kaldı gibi oldu ama düşününce kurgu bize bir son sunmuyordu zaten, gözlemci bir açıyla gösterip gidiyor.
yer yer sıkıldığım oldu; yine de bakış açıları olsun, görüşlerinin çatışmaları olsun ilgi çekici ve tatmin ediciydi. gerçekçi yaklaşımları ve objektif anlatımı sevdim.