Bahrinde bir kayığım, deryâda salım mı var
Ellerimi uzatsam tutacak dalım mı var
Bal şerbeti istersin, kovanım, balım mı var
Âh senin pazarında satacak malım mı var
Garibim, bunca derdi çekecek hâlim mi var
Şu feryâd u zârımı ne olur duysan dedim
Sâdık olan canını bir pula satar dedi
Nesi var nesi yoksa bir yana atar dedi
Efendim! Varsın diye âleme mânâ gelir
Yürürsün, ardın sıra dağ gelir, deryâ gelir
Hû çeker her seherde kumrular, güvercinler
Nazenîn gülzârına bülbül-i şeydâ gelir
Kerbelâ çöllerinde tutuşup yansa da can
Sonunda nefesinden bir bâd-ı sabâ gelir
Erenler meclisine ismini anmak için
Âşık-ı sâdıkların, Mecnûn u Leylâ gelir
Şefkatli nazarlarla çerağlar uyandırsan
Bîçâre öksüzlerin yurduna ziyâ gelir
Âdemin hicrân ile yüreği kebap olsa
Ellerini uzatsan, cânına şifâ gelir
Efendim! Ahlâkını övmeye Hak katından
Nûn gelir, Yâsîn gelir, Sûre-i Tâhâ gelir…
Marifet mi sanırsın her çiçekten bal almak
Bana bir tek gül yeter, gülizâr istemem ki
Yâr, saçının telinden armağan gönderirse
Bana yeter, başka bir bergüzâr istemem ki...