Resmen anlatımın ve kurgunun esiri oldum. Uzun zamandır böyle keyifli bir polisiye okumamıştım. Yazarın kalemi, karaktere biçtiği iç ses inanılmazdı. Hayranlığım kıskançlığa dönüşmez umarım, lakin böyle bir kalem karşısında insan kendini sorguluyor, daha çok fırın ekmek yemen, çok çalışman lazım Elif’cim. Kusura bakma. Dost acı söyler.
Profesör
Hayatının büyük bir bölümünü ormanda geçiren biyolog Cray, eski bir öğrencisi ile tesadüfen aynı bölgede araştırma yaptıklarını öğrenir. Ancak ögrencisi bir ayı saldırısında vahşi bir sekilde öldürülmüştür. Gerçekten de onu öldüren bir ayı mıdır, yoksa farklı bir canavarla mı karşı karşıyadır?
Çabuk pes eden biri değildir profesör Cray. Kafasına bir şey takıldıysa sonu ne olursa olsun peşine takılan biri. Bu yüzden birkaç kez başı belaya da girmiş. Yine de önündeki engelleri aşarak bu olayı çözmekte kararlı.
Kitapta sadece şüpheli kayıplar ve cinayet anlatılmıyor. Rüşvet alan polisler, yolsuzluk yapan politikacılar, bozulmuş ekonomi, gasp
ve metamfetamin'ın bir kasabada yaygınlığı da anlatılmış.
Uzun zamandır bu kadar güzel polisiye gerilim okumamıştım. İlk sayfadan itibaren güçlü bir akıntıya kapılmış gibi hissettim kendimi. Adeta buzun üstünde kayar gibi hızlı bir şekilde peşine sürüklüyor okuyanı. Okumaya o kadar dalmışım ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım bile.
Kitap bitince de tıpkı dünyanın en güzel yemeğinden birkaç kaşık alıp sonrasında biri yemeği önümden çekmiş gibi hissettim. Değil 350 sayfa, 1000 sayfa daha olsa bıkmadan usanmadan okurdum.
Kendisini "Bilgisayar ekranına bakan ve bazen gerçek dünyaya açılan bir biyolog." olarak tanımlayan, zamanının çoğunluğunu aslında doğada geçiren biyoenformatik bilim dalı profesörü Dr. Theo Cray doğada gözlemlerini yapmaktadır.
Kaldığı motelden apar topar karakola götürülür, kısmen nazik bir biçimde sorgulanır ve daha sonra serbest