Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Armand Mattelart

Armand Mattelartİletişim Kuramları Tarihi yazarı
Yazar
9.0/10
7 Kişi
41
Okunma
4
Beğeni
1.269
Görüntülenme

Armand Mattelart Sözleri ve Alıntıları

Armand Mattelart sözleri ve alıntılarını, Armand Mattelart kitap alıntılarını, Armand Mattelart en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
aile geçmişinin (babanın) olmadığı, Disney'in garip aile yapısına götürür. Doğrudan biyolojik üretimin ve doğrudan ekonomik üretimin yokluğu, bir rastlantı değildir. Nesnelerin gerçek üreticisi olan işçi sınıfını saf dışı bırakmayı amaçlayan kuvvetli ideolojik yapının pekiştirilmesi için bu iki üretimin eksikliği özel olarak rastlaştırılır. Böylelikle sınıf mücadelesi de saf dışı bırakılmış olur.
Disney, geçmiş uygarlıkların topyekûn yok edilişlerini işine geldiği gibi sömürerek, bugünün suçsuz kişileriyle yerlilerin atası olmayan (!) eskiler arasında her türlü ilişkiyi yok edecek derin bir uçurum yaratmaktadır. Masumlar geçmişin varisleri değildir. Çünkü geçmiş, bugünün babası değildir. Olsa, olsa amcasıdır. Bir kopukluk vardır arada. Parlak bir fikir ve kazma kürekle gelen, ganimeti götürür. Soylu vahşilerin tarihleri de yoktur ve zaten kendilerinin olmayan geçmişi unutmuşlardır bile. Geçmişlerini ellerinden almakla Disney, onların tarihî belleklerini de yok etmektedir, tıpkı hikâyelerindeki çocukları ailelerinden ve soylarından yoksun bıraktığı gibi. Her iki durumda da sonuç aynıdır: kahramanları kendilerini tarihin bir ürünü olarak göremezler.
Reklam
Burjuvazi, egemen ve ayrıcalıklı konumunu haklı çıkarmak için hükmedilenlerin dünyasını şöyle bölmüştür: birinci olarak, zararsız, doğal, doğru, saf, zeki, kendiliğinden, çocuksu ve durağan olan köylü kesimi; ikinci olarak tehlikeli, pis, şüpheci, içten pazarlıklı, fitneci, kötü ve hareketli kent kesimi.
Yürüyüşün, düzene karşı çıkışın bir sahtekârlık olarak sunulduğu bu stratejiye etkisizleştirme denir: toplumsal bünyenin olağandışı bir olgusunu, bir kanser belirtisini öyle sıradan bir şeymiş gibi göster ki toplumsal içeriğinden kopuk bir olay olarak gözüksün ve «kamuoyu» onu geçici bir sapıklık olarak reddetsin.
Hikâyede tezgâh önünde bir başka grup daha vardır, düzenli bir biçimde limonata içmektedirler - askeri lise öğrencileridir bunlar, disiplinli, itaatkâr, temiz, yakışıklı ve tam anlamıyla pasif. Pis, anarşist «isyancı» değildir onlar.
Geleneksel Uzakdoğu ahlâkı yabancı egemenliğinin otoritesini ve pederşahi rolünü kanıtlamaya yarar: Sopa ve sadaka. İyi yabancılar namusluluk maskesi altında yerlilerin güvenini kazanır ve ülkede gelirin adil dağılımını belirleme yetkisini elde ederler. Kaba, sıradan, sevimsiz, hırsızlıkları aşikâr olan kötüler yalnızca ördeklerin adaletin, hukukun ve açlara yiyecek sağlanmasının savunucusu olarak gösterilebilmesi ve ileride gelişecek olayların perdelenebilmesi için işin içine sokulmuşlardır.
Reklam
Yoksul ama mutlu Venüslü yalın yaşamını kutlamaya davet eder kendini. Coşku içindedir. Zaten yoksulların ne derdi olur ki, dertleri olanlar yalnızca varlıklılardır. Bu yüzden yoksul ve az gelişmişleri yağma ederken vicdanınız rahat olsun.
uygarlık ancak yabancılar tarafından uygulanabilecek bir şey olarak gösterilir. Reis haykırır: «Özgürlük mü? Yalnız onu değil_ altın ve mücevherler de veririm. Sırrı açıklarsanız hazinem sizindir». Araplar mal mülklerinden olmaya razıdırlar. «Bizim mücevherlerimiz var ama işimize yaramıyorlar. Tılsımlı köpükler gibi güldürmüyorlar insanı.» Vakvak «vah zavallı ilkelcik» diye fısıldarken Moby Duck deterjanı uzatır. «Haklısın dostum. Neşelenmek istediğinde biraz tılsımlı toz akıt ve tılsımlı sözleri söyle». Hikâye Vakvak'ın hazine bulmak için piramitleri ya da herhangi bir yerde toprağı kazmasına gerek olmadığı mesajıyla sona erer çünkü Vakvak'ın dediği gibi «Ali-Ben-Goli gibi saflar varken piramitleri kazmaya ne gerek var».
fatihlerin ve sömürgecilerin yerlilerle (Afrika, Asya. Amerika ve Okyanusya'da) kurdukları takas ilişkilerini yansıtır: (Avrupa ve Kuzey Amerika'nın) teknolojik üstünlüğünün ürünleri olan ıvır zıvırlar , altınla (baharatla, fildişiyle, çayla, vb.) değiştirilir. Böylece yerli kendi için ya da takas etmek için kullanmayı hiç bin zaman aklına getirmediği bir şeyden kurtulmuş olur.
Gu (masum çocuk- canavarımsı hayvan-azgelişmiş Üçüncü Dünyalı) kendisinden istenilen şeyin işine hiç yaramadığını ve karşılığında kendisine oyuncak olarak kullanabileceği harika ve esrarlı bir teknoloji parçasının verileceğini anlayınca bütün engeller ortadan kalkar. Alınan bir hammaddedir, altın; hammaddeyi verenin de boyu uzun aklı kısadır! Gu ve öteki yarı- vahşilerin dev fiziki yapıları yalnızca fiziki işe uygun fiziki gücün örneğidir.
116 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.