Vapurdan inip Mustafa abiyi beklediğim bir akşam karşılaşmıştım onunla. Heykelin yapıldığı tam bu yerde, siyah mini eteği, mavi gömleğiyle sadeydi. Başı sonu belli, süslü kelimelerle boğulmamış, duru bir dizeye benziyordu. Bileğine, saç örgüsü, yeşil-kırmızı gün bir şerit bağlamıştı. Yanına yaklaşıp "Kaç kaç bitti?" dediğimde omzunu silkip hırsla kafasını çevirmişti. O sırada Mustafa abi gelince bu yaptığımı görmesin diye ellerimi cebime sokup bir şey yokmuş gibi davranmıştım. Kızı rahatsız ettiğimi düşünürse yandım.