Lucy Kevin ismiyle de kitap yazan Bella Andre , New York Times çok satan aşk romanlarının sahibidir. Evli ve çocukları olan yazar kitap çalışmalarını sürdürmektedir.
Başlangıcından sonuna, Haziran ayında gösterime giren ülkemiz yaz dizileri gibiydi. Yalın ve günlük bir dil kullanılmasına rağmen klişe bir kurgu ve klişe bir format vardı. Ana karakterlerimiz Chloe ve Chase! Chloe; başına sürekli aksilikler gelen genç kızımız, sürekli kötü şeyler yaşıyor. En son geçirdiği araba kazasında ise, ne hikmetse bir anda Chase orada bitiyor. Chase ise, dizilerdeki o ölümcül yakışıklı ve yerel çocuk! Chloe'nin dengesizliklerini izliyoruz. Bir bakıyoruz erkeklerin hepsinden nefret ediyor, birkaç sayfa sonra Chase'ye aşık hissediyor kendini, birkaç sayfa sonra sevişiyor, sonunda bir bakıyoruz bi soğukluk var! Geçişler o kadar hızlı ki Chloe modlarında, bu da sizi romandan soğutuyor. Kitabın çoğunda cinselliğin olduğunu da hatırlatayım; lakin o bile heyecanlandırmaktan uzak... Baştan sona kurguda yaşanacak her şeyi, o bölüme gelmeden tahmin edebileceğiniz bir kitap! Bu da benim için önemli bir sevmeme sebebi... Okuyacaksanız beklentiniz olmasın, atlayarak okusanız da olur!
Chloe isminde bir karakterimiz var. Chloe' nın başından belli olaylar geçmiştir. Bu yüzden yağmurlu bir gecede arabası ile yola çıkar. Arabası kaza yapar. Gece vakti oradan kimsenin geçmeyeceğini düşünür ama biri geçer.
Bazı kitaplar vardır daha okumadan kitap nasıl ilerleyeceğini, neler olacağını bilirsiniz. İşte bu kitaplardan biri de Uzun Yağmurlardan Sonra kitabı. Kitabı daha okumadan kitapta ne olacağını biliyordum. Nasıl biteceğini... Özellikle arka kapağını okuduktan sonra bundan daha bir emin oldum. Gerçekten kitaba dair hiçbir beklentim yoktu. Kitap bitti ve ben "Ne okudum böyle?" dedim.
Kitabın başında Chloe ismindeki karakterimiz "Chase yakışıklı ama umrumda değil. Ben erkeklerden nefret ediyorum" der. Otuzuncu sayfaya geliriz ve "Ben ona aşık oldum" der.
Kitap Üç yüz elli sayfa civarı bir şeydi. Kitabın iki yüz elli sayfası cinsellik içeriyor. Geriye kalan yüz sayfası ise tutarsız konuşmalar ve davranışlar... Her şey çabucak ilerliyordu. Karakterler ise bir öyle bir böyleydi.. Bana göre çok boş ve gereksiz bir kitaptı. Yani yazar "Herkes kitap yazıyor ve yazar oluyor. En iyisi bende kitap yazayım." demiş sanırım. Bunu demek istemiyorum ama ben daha güzel bir kitap yazardım bence. Evet çok çabuk okunuyor ama bir şey vermiyor sizlere. Hiç sevmediğim bir kitaptı. Zaman kaybı ve para israfı. Tavsiye etmem ve okumanızı önermem.
Karakterlerin, 3-4 gün gibi kısa bir süre içinde birbirlerine âşık olmalarını ve önem verdikleri bazı şeylerden birbirleri için vazgeçmelerini biraz abartılı buldum.
Gareth ile ilgili verilen bilgilerin de yetersiz kaldığını düşündüm. Yani adamı neredeyse hiç tanıyamadık. Ailesi, geçmişi ve bunun gibi hayatına dair önemli bazı detayları öğrenemedik. Anne biraz daha tanıdığımız bir karakterdi ama onun da değişimi çok ani oldu. Şoke edici bir bilgi öğrenmiş olsa da hayata bakışının bu kadar çabuk değişmesi pek makul değildi.
Kitabın verdiği mesajları da sevmedim. Bir kanun adamının, aşk her şeyden üstündür hatta kanundan da üstündür, diyecek bir hâle gelmesini çok yanlış buldum. Anne'nin ailesi üzerinden verilen “kimse mükemmel değildir, yapılan en kötü hatalar bile affedilebilir” mesajından da hiç hoşlanmadım.
Sonuç olarak, kitabı sevmedim. Fakat Rose ve Rj'den yana daha umutlu olduğum için serinin son kitabını da okuyacağım.
The Wedding DressBella Andre (Lucy Kevin) · Smashwords Edition · 20121 okunma