0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
1
Beğeni
1.131
Görüntülenme

Cabbar Ertürk Gönderileri

Cabbar Ertürk kitaplarını, Cabbar Ertürk sözleri ve alıntılarını, Cabbar Ertürk yazarlarını, Cabbar Ertürk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Amerikalılarla, İngilizler Kızılordu mensubu olanları (askerler), sorgusuz sualsiz vermeye devam ediyorlardı. Ruslar da bunları alır almaz münevver olanları Karpat dağlarının ormanlık bölgelerinde hemen kurşuna diziyor ve izlerini kabettiriyordu. Türk asıllıların imhadan kurtulmak için başvuracakları tek çare, Sovyet çizmesindeki Türk yurtlarından
Tahran, Yalta ve Potsdam toplantılarındaki anlaşma havası görünmüyordu. İngiliz ve Amerikalılar Kremlin'e ve Stalin'in delegelerine soğuk yüz gösteriyorlardı. Rusların tekliflerine artık evet diyerek uysallık gösteren İngiliz ve Amerikalılar yoklardı. Böylece kendilerini Türkiyeli, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gösterenler için 1945 ve 1946 senesi başlarındaki tehlike yok denecek kadar azalmıştı. Hâtta, Amerikalılar, Sovyetler aleyhine faaliyette bulunmuş ve kendilerine Rusya hakkında gereken bilgileri verecek olanları himayelerine bile almaya başlamışlardı. Bu durum Rus siyasi polisinin gözlerinden kaçmıyordu. Bütün mülteci kampları Rus sivil polisleri veyahut NKVD mensupları ile doluydu. Birbirleriyle Rusça konuşanlar hemen İtalya, Almanya, Fransa ve diğer Batı Avrupa memleketlerindeki Rus makamlarına haber veriliyor ve Rus elçilikleri de eski anlaşmaları ileri sürerek rapor edilmiş şahsın teslimini istiyordu. Bunun dışında göçmen kamplarında bulunanlar bulundukları şehir ve kasabalarda gezindikleri zaman Rus ajanları tarafından yakalanarak Elçiliklere götürülüp ve imha ediliyorlardı. Bunun içinde de göçmen kamplarında bulunan ve Sovyetlerden kaçtıkları Amerikalı ve İngilizler tarafından bilinenler için mülteci kampının idare amirleri özel ilanlar yaparak şehir veya kasaba içinde kamptan fazla uzaklara gitmemeleri için ikaz ediliyordu. Artık Amerikalılar Rusya'dan kaçan ve vatanperverlikleri bilinen bu felaketzedeleri kendilerini müttefiki görür duruma gelmişlerdi. Fakat Rus tehlikesi tamamile kalkmış değildi.
Reklam
Türk Gönüllü Birliklerinin Müttefiklere Teslim Olması 1944 senesi Eylül ve Ekim aylarında İtalya yarım adasına alınan gönüllüler Rus tehlikesinden kurtulmuşlardı. Artık karşılarındaki düşman, Ruslar değil, Ruslarla müttefik olan İngiliz ve Amerikalılardı. Esir düştükleri zaman hemen kurşuna dizilmeyeceklerini biliyorlardı. Hatta çok ihtimal
İsviçre'ye sığınan bu insanlar hiçbir zaman İsviçre'de kalacak değillerdi. Avrupa'nın diğer bölgelerinde olduğu gibi, bunlarında düşündükleri Türkiye'ye gitmek, orada yerleşmek ve dil, din ve geleneklerini korumakla birlikte doğacak çocuklarının da Türklük gelenek göreneği içinde büyümesiydi. Fakat Rus sefareti bunları da
Atatürk'ün milliyetçilik felsefesini ırkçılık, Turancılık olarak değerlendiren o devrin Türkçülüğünü savunanlara ırkçı, kafatasçı diyerek cezalandıran milliyetçi Türk münevverlerine Rusların yaptığını Türk'ün biricik bağımsız devletinde İsmet Paşa Türkiye'deki münevverlere yaparak herkesi korku içinde bırakmış ve Dış Türkleri, Türklükten silip atmıştı. O günlerde Orhan Seyfi beyle Yusuf Ziya Ortaç'ın yayınladığı Çınaraltı mecmuasında Dış Türklerihakkında açılan bir ankete verilen cevapların yüzde doksanı: "- Onlar Türklüklerini kaybetmişlerdir. Türkiye dışında Türk yoktur"dan ibaretti. Hatta liselerde okutulan Gatenby adında bir İngiliz'in yazdığı ders kitabında dünyada en çok konuşulan lisanlar başlığı altında diller konuşulurken birinci sırada Çince, daha sonra Hintçe, İngilizce, Fransızca ve diğer lisanlar sıralanırken Türkçe konuşanların miktarı ise sadece Türkiye nüfusu olarak 27 milyon gösteriliyordu. Yani Türkçe sadece Türkiye hudutları içinde konuşulan bir dildi. Bu bilgi içinde yetişen münevverler çok tabii olarak bizlere sıcak bakmayacak ve ilgi göstermeyecekti. Bundan dolayıdır ki, Türk idari makamlarında bulunan o günlerin memur ve amirleri bizi Türk saymadıkları bir yana, bizlere komünist olarak bakıyorlardı.
Beni ilgilendiren bir durum ise Urfa'nın bin senelik tarihi idi. Selçukluların bir kabilesi olan Karakoyunlu Türkmenleri de Urfa'yı alarak orada bir beylik devleti kurmuşlardı. Perişanlık içinde bir Karakoyunlu mezarlığı vardı. Kimse ilgilenmediğinden mezar taşları kırılmış ve perişanlık içine düşmüştü. Bunun yanında suyu dertli dertli akan Karakoyun deresi ve üzerinde de yüz yıllardan beri yapılmış olan Karakoyun Köprüsü vardı. Fakat Karakoyunlu Türkmenleri ortada yoktu. Osmanlılar, Yavuz Sultan Selim devrinde bütün Anadolu'yu devlet hudutları içine aldıkları gibi Urfa'yı da almışlar. Karakoyunlu Devleti'ne son vermişler. Karakoyunluları da alarak Balkanlar'a, Mısır'a yerleştirmiş ve devleti Türk olmayanlardan koruyun demiş ve Anadolu'daki Türkleri savunmadığı gibi onları da savunmamış ve çoğu Kürtleşmiş ve Araplaşmıştı.
Reklam
247 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.