Deniz Parlak

Laikleşme Sürecinde Camiler yazarı
Yazar
10.0/10
1 Kişi
9
Okunma
0
Beğeni
350
Görüntülenme

Deniz Parlak Sözleri ve Alıntıları

Deniz Parlak sözleri ve alıntılarını, Deniz Parlak kitap alıntılarını, Deniz Parlak en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türkçe Kur’an okumasının yapılacağı gün yine Cumhuriyet gazetesinde, bu haberin halkta çok ilgi uyandırdığından söz edilmiştir (Cumhuriyet, 22.01.1932). Nihayetinde 22 Ocak 1932 Cuma günü Yerebatan Camii’nde Kur’an’ın Türkçe okunacağını duyan halk cami önünde toplanmıştır.
Sayfa 298 - 24 Haziran 2019 - Doktora Tezi
Tekelci Kapitalizm Bile Olsan Halkın Dini Hassasiyetlerine Bu Sistemde Dokunma
18 Temmuz 1945 tarihinde Milli Kalkınma Partisi kurulduktan ve Türkiye fiili olarak çok partili hayata geçtikten sonra Türkçe ezan popüler siyasetin de konusu haline gelmiştir. Üstelik yasağa karşı muhalefet çok daha yüksek sesle dile getirilir hale dönüşmüştür. Dönemin Adalet Bakanı Fuat Sirmen’in bildirdiğine göre 1947 yılında Arapça ezan yasağına uymayan yirmi dokuz kişi tutuklanmıştır.
Sayfa 320 - 24 Haziran 2019 - Doktora Tezi
Reklam
Küçük bir cami olan Yerebatan Camii saat ondan itibaren gelip içeri girmeye çalışan kadınlar ve erkeklerle dolmuştur. Kadınların camilerde yer almaya başlaması da dikkat çekicidir. Kalabalıktan içeri giremeyen halkın şikâyeti üzerine Hafız Yaşar Bey’in bir arkadaşı “Ey cemaat!.. Hafız Yaşar Bey bu cuma günü bu küçük camide okuyacaklar. Gelecek cuma günü daha büyük bir camide okuyacaklardır. Kusura bakmayınız!” diyerek sakinleştirmeye çalışır. Hafız Yaşar Bey’in okuduğu Yasin’i, gazete herkesin şimdiye kadar anlamadığı Kur’an’ın Türkçe karşılığını duyunca anlayabildiğini ve bundan duyduğu sevinci herkesin ağlayarak, gülerek ifade ettiğinden söz etmiştir (Cumhuriyet, 23.01.1932).
Sayfa 298 - 24 Haziran 2019 - Doktora Tezi
Bir süreden sonra Arapça ezan okumak örgütlü bir mücadeleye dönüşmüştür. Ticaniyye tarikatı şeyhi M. Kemal Pilavoğlu ve Ankara’daki halifesi Abdurrahman Balcı’nın müritleriyle giriştikleri fırsat olan her yerde Arapça ezan okuma eylemleri bu tepkileri yoğunlaştırmıştır. Halk arasında “ezan delileri” olarak anılan bu tarikat mensupları, milli maçta, Dolmabahçe Sarayı’nda, Beyoğlu’nda sinemada ve yurdun farklı yerlerinde her an Arapça ezan okuyarak siyasi bir hamle gütmüşlerdir. En dikkat çeken eylemleri 4 Şubat 1949 Cuma günü Meclis’te bir soru önergesi görüşülürken, dinleyici loncasından bir anda iki kişinin yüksek sesle Arapça ezan okuması olmuştur. Her iki kişi hızla dışarı çıkarılmış, bazı milletvekilleri “Bunlar deli mi imişler?” diye sormuştur. Halbuki, Ankara Emniyet’ine götürülen bu iki kişinin Ticani tarikatına mensup kişiler oldukları ve örgütlü bir biçimde bu eylemi gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır.
Sayfa 321 - 24 Haziran 2019 - Doktora Tezi
Elmalılı Hamdi Yazır’ın eserinin 1935’te ilk cildi yayınlanana kadar camilere dağıtılan Kur’an’ın Türkçe çevirisi Cemil Said’inki olmuştur.
Sayfa 300 - 24 Haziran 2019 - Doktora Tezi
20. Yüzyıldan İtibaren Başlayan Türkçü Ayrışmalar
1925’ten 1936’ya kadar uzanan bir dizi Kürt isyanının patlak vermesinin arkasında en temelde devlet nezdinde makbul vatandaş kabul edilmemelerinin yattığı aşikârdır. Kürtlerin Türklerin Kemalist devletinden kopuşunun ardında üç neden sıralanmaktadır. Buna göre öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Türklerin diğer halklar karşısında kazandığı bir zaferin ürünü olarak kurulmuştur. Bu nedenle Türk olunmadığının ispatı olan dilde ortaklaşılmayan Kürtler zaten yeni rejimin tehditlerinden biri olarak görülmektedir. İkincisi, Kürt dini liderlerinin Türklerle Kürtler arasında kalan yegâne uzlaşı olarak kabul ettiği halifeliğin kaldırılmasıdır. Son olaraksa, Güney Kürdistan’ın alınmadan Misak-ı Milli sınırlarının çizilmesi Kürt halkının kabul edemediği bir yenilgi hattını oluşturmuştur. Bu nedenlerle Kürt halkı ile Türklük özünde ortaklaşan Türkiye Cumhuriyeti’nin barış imzalaması erken yıllarda dahi mümkün değildir. Erken Cumhuriyet döneminde Kürtlere uygulanan düzenli sürgün politikası 1916’dan başlayan ve 1934’e kadar devam eden seyri üç aşamaya ayrılmaktadır. Buna göre, 2 Mayıs 1916’da Talat, Diyarbekir Valisi’ne gönderilen talimatla savaş koşulları, ekonomik endişeler ve asimilasyon politikaları nedeniyle Kürtlerin ilk sürgünü başlamış ardından 1925 Şeyh Sait İsyanı ikinci büyük sürgün dalgasını yaratmış ve nihayetinde 1934’te gittikçe yoksullaşan doğu illerinin yaşamlarını devam ettiremez oluşu ve Ararat bölgesinde yükselen isyan dalgası sürgünü yeniden kaçınılmaz kılmıştır.
Sayfa 246 - 24 Haziran 2019 - Doktora Tezi
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.