Tabiîdir ki şu sonuca varmaktayız: Sanayi-öncesi medeniyetler ağırlıklı olarak "dini medeniyetler"dir. Sanayi medeniyeti ve tabiî ki onun oluşturduğu toplum tipi, daha ziyade "dinler-üstü" ya da "az-dinî", veya "lâ-dinî" ("laik"/"seküler") medeniyet ve toplumlar olma özelliği göstermektedir. (Bu kavramlar ileride çok geniş şekilde tartışma ve irdelenmeye açılacaktır.)
Şimdi şuna gelebiliriz: Sanayi-öncesi devrede modern ve/veya çağdaş olmak ne demektir, böyle bir şey vâki midir? Öncelikle şunu tebarüz ettirmekte fayda vardır: Kendi insanını mutlu edebilen bir toplum, kendi kendine yeterli ya da iç-tutarlı bir toplum demektir. Ancak bu, sübjektif bir yeterlilik ve tutarlılık demektir kuşkusuz. Eğer söz konusu cemiyet diğerlerinden tamamen izole edilmişse, bu sübjektiflik bir objektiflik olarak da algılanacaktır. Daha yükseğini bilmeyen için en yüksek olan kendisidir. Söz konusu bu izolasyon birkaç neviden olabilir: Meselâ, keşif-öncesi Amerikan cemiyetleri (Aztekler vs.) bir izolasyondur; Osmanlı'nın duraklama periyodundaki hali bir çeşit izolasyondur vs. Fakat ne zaman ki bir takım zarûretlere binâen potansiyeller karşı karşıya gelir, o takdirde kaçınılmaz olarak ortak potansiyeller arasındaki potansiyel farkı (gerilim) neticesi husule gelen kuvvetler düşük potansiyellerde bulunanı yüksek potansiyelde bulunana doğru sürükler. Kanaatımızca bu husus, bütün zamanlar ve mekânlar için genel geçerli bir sosyal kanundur.
Sayfa 73 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.4 Tarihte ve Günümüzde Çağdaşlık: Çoğul Dünyalar ve Tekil Dünya, 1.4.1.3. Çoğul Dünyalar, Çağdaşlık ve Din