Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Durmuş Hocaoğlu

9.8/10
9 Kişi
41
Okunma
15
Beğeni
2.960
Görüntülenme

Durmuş Hocaoğlu Gönderileri

Durmuş Hocaoğlu kitaplarını, Durmuş Hocaoğlu sözleri ve alıntılarını, Durmuş Hocaoğlu yazarlarını, Durmuş Hocaoğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizim materyalist aydınlarımızın büyük bir kısmı, Batı norm ve değerlerinin Türkiye'ye birtakım sosyal filtrelerden geçirilerek, seçici davranılarak aktarılmasını değil, tam tersine, gelenekle olan bağların mümkün mertebe kopartılarak kopya edilmesi tezini savunmuşlardır ki bu haliyle onları "filtresiz" ve "seçmesiz" (non-selektif) intelijansiya olarak nitelendirilmesi kabil olabilir. Bu itibarla bu intelijansiyanın, genel olarak, "Batılılık"dan ziyade "Batıcılık"a mütemayil ve taraftar olduğu söylenebilir.
Sayfa 23 - Kocav YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Kıyas keyfin uğrusudur
Tabiîdir ki şu sonuca varmaktayız: Sanayi-öncesi medeniyetler ağırlıklı olarak "dini medeniyetler"dir. Sanayi medeniyeti ve tabiî ki onun oluşturduğu toplum tipi, daha ziyade "dinler-üstü" ya da "az-dinî", veya "lâ-dinî" ("laik"/"seküler") medeniyet ve toplumlar olma özelliği göstermektedir. (Bu kavramlar ileride çok geniş şekilde tartışma ve irdelenmeye açılacaktır.) Şimdi şuna gelebiliriz: Sanayi-öncesi devrede modern ve/veya çağdaş olmak ne demektir, böyle bir şey vâki midir? Öncelikle şunu tebarüz ettirmekte fayda vardır: Kendi insanını mutlu edebilen bir toplum, kendi kendine yeterli ya da iç-tutarlı bir toplum demektir. Ancak bu, sübjektif bir yeterlilik ve tutarlılık demektir kuşkusuz. Eğer söz konusu cemiyet diğerlerinden tamamen izole edilmişse, bu sübjektiflik bir objektiflik olarak da algılanacaktır. Daha yükseğini bilmeyen için en yüksek olan kendisidir. Söz konusu bu izolasyon birkaç neviden olabilir: Meselâ, keşif-öncesi Amerikan cemiyetleri (Aztekler vs.) bir izolasyondur; Osmanlı'nın duraklama periyodundaki hali bir çeşit izolasyondur vs. Fakat ne zaman ki bir takım zarûretlere binâen potansiyeller karşı karşıya gelir, o takdirde kaçınılmaz olarak ortak potansiyeller arasındaki potansiyel farkı (gerilim) neticesi husule gelen kuvvetler düşük potansiyellerde bulunanı yüksek potansiyelde bulunana doğru sürükler. Kanaatımızca bu husus, bütün zamanlar ve mekânlar için genel geçerli bir sosyal kanundur.
Sayfa 73 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.4 Tarihte ve Günümüzde Çağdaşlık: Çoğul Dünyalar ve Tekil Dünya, 1.4.1.3. Çoğul Dünyalar, Çağdaşlık ve Din
Reklam
"Dini üstün olan, her bakımdan üstün olur." şeklindeki algıyı tersten okursak şu hale gelir: Bir toplumun daha yüksek potansiyelde olması demek onun dininin de daha yüksek potansiyelde, yani daha üstün olması demektir. Günümüzde dahi tesirini nisbeten devam ettiren bu durumun daha eski dönemlerde çok daha belirleyici bir rol üstlenip, toplumun kendi üstüne kapanık, kendisini üstün gören ve dolayısıyla da başkalarına meyletmesine mânî olan bir sosyo-psişik ve moral faktör olduğunu söyleyebiliriz. Bu motor faktörün zayıflamasına (külliyen ortadan kalkması düşünülemez) bağlı olarak potansiyeller arasında bir akış, bir yönelme olmaktadır. Nitekim bir toplumun daha üstün potansiyeldeki bir başkasına meyletmesi birçok halde, din değiştirmelerle birlikte vuku bulmaktadır. Avrupa'da Angllar'ın, Saksonlar'ın, Germanlar'ın, Hun, Avar, Bulgar Türklerinin, Ruslar'ın... ilh. yüksek potansiyeldeki Roma medeniyetine akmaları kendi dinlerini bırakıp Hristiyan olmaları ile mümkün olduğu gibi, Asya'da mesela Cengiz'den sonra dörde taksim olunan Cengiz İmparatorluğu'ndan üçünün yüksek potansiyeldeki Türk kültür ve medeniyetine ve birinin de aynı şekilde Çin kültür ve medeniyetine yönelmeleri ve onunla bütünleşmeleri de keza, Moğollar'ın dinlerini bırakıp İslâm ve Budist olmaları sonucunu doğurmuştur. Nasıl ki Rus veya German hem putperest hem Avrupa'lı (Avrupa medeniyetinden) olamamış ise Moğol da Şâmanlığını koruyarak Çin ve/veya İslâm medeniyetinden olamamıştır.
Sayfa 72 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.4 Tarihte ve Günümüzde Çağdaşlık: Çoğul Dünyalar ve Tekil Dünya, 1.4.1.3. Çoğul Dünyalar, Çağdaşlık ve Din
İmdi bu çoğul dünyalar örgüsünde "çağdaşlık" problemini ele alırken çok ihtiyatlı hareket etmek gerekecektir. Bir defa, bugünkü kavramları düne taşımak ve dünü bugünün değerleriyle yargılamaya kalkmak gibi bir yanlışlığa düşebiliriz. Çağdaşlık, bugüne, yakın zamanlara ait bir kavram. Bugün bildiğimiz mânâ ve muhtevası ile çağdaşlık
Sayfa 72 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.4 Tarihte ve Günümüzde Çağdaşlık: Çoğul Dünyalar ve Tekil Dünya, 1.4.1.3. Çoğul Dünyalar, Çağdaşlık ve Din
Sanayi İnkılabı'nın bütün dünyayı sarıcı ve sarsıcı, tarihte misli görülmemiş hareketinden önceki dünya tekil bir dünya değil, çoğul bir dünyadır. Bir tek dünya yerine, çoğul dünyalar vardır. Şark ayrı bir dünyadır, Garp ayrı bir dünya. Ne var ki Şark da homojen olmanın çok ötesinde: Çin, Japon, Hind-i Çinî ve Hind Şarkı ile İslâm Şarkı ilh... çok farklı dünyalardır. O da yetmez: Hind kendi içinde bir bütünsellik arzetmediği gibi Şark-İslâm da parça parçadır. Hattâ dahası: Arap dünyası, Türk dünyası ve topyekûn İslam dünyası, zaman zaman son derece farklı olabilen dünyalardır.
Sayfa 70 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.4 Tarihte ve Günümüzde Çağdaşlık: Çoğul Dünyalar ve Tekil Dünya, 1.4.1.1. Çoğul Dünyalar
Hüzün (gelmeyin, tünelin ucu...)
Bütün dünya, bugün Batı medeniyeti doğrultusunda nasıl bir tekil-dünya haline yöneliyorsa, o zaman da bizim medeniyetimiz doğrultusunda bir tekil-dünya olmaya yönelmeli. Bütün dünya, artık bugün bizlerin Batı'nın düzeyine çıkabilmek için verdiğimiz mücadelenin bir benzerini "bizim düzeyimize çıkabilmek için" vermeli ve keza, bugün bütün dünyanın Batı karşısında düştüğü derin "Garp Sendromu"nun bir benzeri olacak bir "Şark Sendromu"nu yaşayabilmeli. Nasıl ki uzunca bir süreden beri bütün dünyada bir "Batılılaşma Problemi" var ve var olmaya devam ediyor ise, o zaman da bütün dünyada bir "Doğululaşma Problemi" olabilmeli. O zaman bütün dünya, bizim şu anda Garp için gösterdiğimiz bütün tavırları gösterebilmeli; daha doğrusu biz onları böyle bir yola icbar edebilmeliyiz. İşte o zaman, biz "kendi modernitemizi" kurmuş oluruz. Çağdaşlık'tan modernlik'e geçiş, kısaca budur.
Sayfa 69 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3.2 Çağdaşık, Modernlik ve Türkiye
Reklam
Kavramları kristalize etmek
Şu halde, fizikî zamanda varolanları hem-zamanlı (zamandaş; senkron) olarak adlandıracağız. Aynı fizikî zamanda yaşıyor olmakla beraber, yüksek potansiyelde olan'ı çağdaş (asrî; contemporary-contemporain) olarak ve düşük potansiyelde bulunanın yüksek potansiyelde bulunana doğru akma eğilimini, çağdaşlaşma
Sayfa 67 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiğ
Sonuç ve teklif: Türkçe literatürde çağdaşlık ile ilgili olarak kullanılmakta olan kavramlar ve izafe edilen anlamların özet dökümü şu şekildedir: Çağcıl: Asrî, muasır, çağdaş, senkron, kontamporen, modern. Çağdaş: Asrî, muasır, çağcıl, senkron, kontamporen, modern. Muasır: Çağdaş, çağcıl, senkron, modern, kontamporen. Asrî:
Sayfa 66 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiğ
Burada konuyu daha basite indirgemek üzere, şöyle somut bir misal verilebilir: Durgun bir su havuzunun yüzeyindeki her noktanın potansiyeli aynıdır; yani, teknik deyimle, bu noktalar "eş-potansiyeldedir", ya da, bunlar "eş-potansiyelli" noktalardır. Bu durumda havuzun yüzeyi de bir "eş-potansiyelli yüzey" olarak tanımlanır. Bu sebepten dolayı, havuz içerisinde bir su akıntısı husule gelmez. Ancak, dağlar ile denizler arasında bir "potansiyel farkı" vardır: Denizlerin potansiyeli dağlarınkinden yüksektir. Artık ikisi aynı potansiyelli (eş-potansiyel) noktalar değil farklı potansiyelli noktalardır. Bu sebeple dağlarla denizlerin arasında bir "potansiyel farkı (gerilim)" hâsıl olur ve yine bu sebepten dolayı, yani bu gerilimin hâsıl ettiği sürükleyici kuvvetlerin tesiri ile, nehirler alçak potansiyelden yüksek potansiyele doğru, yani dağlardan denizlere doğru akarlar; tersi vuku bulmaz. İmdi bu "fiziksel" olgunun "sosyal" simülasyonuna bir örnek olmak üzere, biraz yukarıda verilen Kongo-Fransa mukayesesi misaline dönebiliriz: Kongo ile Fransa fiziksel zaman açısından aynı potansiyelde (hem-zaman, senkron, simültane) oldukları halde, kültür ve medeniyet açısından (burada "kültür ve medeniyet" ibaresini bir toplumun bütün her şeyinin bileşkesi anlamında kullanmak istiyorum) aralarında potansiyel farkı vardır: Kongo alçak potansiyeldedir, Fransa yüksek potansiyelde. Ve bu sebepledir ki, sosyal hareketin yönü Kongo'dan Fransa'ya doğrudur da Fransa'dan Kongo'ya doğru değildir.
Sayfa 65 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiğ
Batı/Garp ile Türk-Şarkı'nın arasındaki büyük potansiyel farklılığından ileri gelen gerilimin bir diğer ekstrem neticesi de "tutuculuk"tur. Kendisini inkâr eden levanten mukallidi/alafrangalık ile tam zıt olarak konuşlanmış, kendi üstüne kapanmış, bir bakıma anakronikleşmiş, iyi niyetli, ancak zavallı ve çaresiz bir zihniyetin temsilcisi, geri, irticaî bir savunmacılık. (Bu kelimenin soylu bir kavram olan "muhafazakârlık" ile karıştırılmamasını bilhassa rica etmek durumundayım). Yazara göre, gerek "Levantenlik/mondenlik/asrîlik" anlamında çağdaşlık ya da diğer adıyla "alafrangalık" ve gerekse de bunun simetriği olan "tutuculuk" aynı noktada birleşmektedir: çağını anlayamamak.
Sayfa 64 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiği
Reklam
Grup Vitamin - Entelim
İmdi, asrî kelimesine pejoratif bir anlam yüklenilmiş olması, kuşkusuz sebepsiz değildir. Batı'ya nisbetle daha alt bir potansiyel seviyesinde bulunmakta olmanın Batı ile şu veya bu şekilde yakın temasa geçen bazı Türk aydınlarında -ki biz bunları "filtresiz intelijansya" olarak nitelendirmeyi uygun gördük- bir eziklik ve hattâ yer
Sayfa 62 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiği
Türkiye'de modern ile monden arasındaki nüansa gerektiği gibi dikkat edilmediğini, modern kelimesinin sık sık monden anlamında kullanılmakta olduğunu, çoğunlukla da hepsinin birden birtek "çağdaş" kelimesi ile ifade edilmekte olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumun bir karşaga hâsıl etmekte olduğu kuşkusuzdur. Tabiîdir ki modern, monden, muasır, asrî kavramlarının birbirine karıştırılıp hepsinin birden sadece çağdaş kavramı ile ifade edildiği bir ortamda "çağdaş" kavramı, "anlamak, irdelemek, yorumlamak, hesaplaşmak" gibi zihin aktivitelerinden soyundurulmuş, bazan zavallı, bazan soytarılık derece ve mertebesinde maskara, bazan da iğrendirecek kadar müstekreh olan bir durumun ifadesi haline gelebilmekte ve onun asaletli yanı da kirlenmektedir. Şüphesiz, modern anlamındaki "çağdaş fizik", "çağdaş teknoloji", "çağdaş felsefe" ve benzerleri, yukarıda zikrettiğimiz asiller zümresindedir ve onların bu isimleri "çağdaş etek" ibaresindeki soytarılık ve kişiliksizlikten uzak tutulmak zarûretindedirler. Büyük bir teessüf ve teessür ile söylemek zorundayım ki birçoklarının zihninde "çağdaşlaşma" kavramı, "çağdaş felsefe" gibi asiller grubundakini değil de "çağdaş etek" gibi müptezel soytarıların grubunu işaret etmektedir.
Sayfa 62 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiği
İki yüz yaşındaki düğüm veya bozuk kısır
Asrî kavramında gizlenmiş ve pek fazla dikkat edilmeyen bir başka hususiyet de onun, bir "gelip-geçicilik", "muvakkatlık", "fânilik" anlamı taşımakta olması veya böyle bir anlayış izafe edilmeye müsait olmasıdır. Kelimenin kökünü oluşturan ve muayyen bir zaman aralığını (intervali) işaret eden 'asr', bu
Sayfa 60 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiği
Hele hele hele hele
"Asrî" kavramı ve o anlamda kullanıldığında çağdaş kelimesi,⁹ yerine göre birbirinden son derece farklı, hattâ bazı bakımlardan handiyse ilgisiz olduğu söylenebilecek olan üç ayrı mânâya delâlet etmektedir: Monden, seküler ve modern. "Monden" kelimesi Latince "dünyaya müteallık", "dünyevî" anlamındaki
Sayfa 59 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiği
İmdi; "çağdaş" ibaresi, bir dil fukaralığı çeken günümüz Türk düşünce dünyasında hem 'muasır' ve hem de 'asrî' karşılığı olarak kullanılıyor. Bu iki kelimenin, her ne kadar çok keskin hatlarla birbirlerinden ayırt edilmiş olmasalar da, kavramsal bazda ele alındıklarında, bire-bir özdeş olarak kabul edilmeleri mümkün görünmemektedir. Ana hatlarıyla ifade edecek olursak, şunu söyleyebiliriz: Muasır "olan"ı, 'hâl'i ifade ederken asri ise, daha ziyade "olması gereken"i, 'ideal'i işaret ediyor. Kullanış tarzlarının gösterdiği üzere, bizim literatürümüzdeki asrî kelimesinin daha ziyade bir "zamanelik" anlamı taşıdığını, büyük ölçekte bir özenti, bir modacılık anlamı içerdiğini düşünebiliriz. Bu noktai nazardan, onun, Batı literatüründe tam bir karşılığını bulmak bir hayli zor görünmektedir. Bu da, yukarıda temas ettiğimiz gibi, Batı dünyasında bizim karşılaşmış olduğumuzda tarzda bir sosyal vakıanın yaşanmamış olmasından ileri gelmektedir. Şöyle de diyebiliriz: Asrîlik kavramı, Batı-dışı kültürlere has bir hal'in ifadesi. Bu hal, düşük bir potansiyel seviyesinde bulunmaktan kaynaklanan bilumum komplekslerin genel bir manifestasyonu niteliğindedir. Batı'nın kendisi zaten bir üst potansiyelde bulunmaktadır; o sebeple onda, "kendi-dışı"na karşı bu şekilde bir kompleks oluşmamıştır ki, bu da, böyle bir kavramın oluşmamasının asıl nedenini teşkil etmektedir.
Sayfa 58 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1.2.2. Bu Anlayışların Özlü Bir Kritiği
166 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.