8 Ağustos 1987, Adana/ Seyhan doğumludur. 2005 Adana Anadolu İmam Hatip Lisesi, 2009 yılı Adana Radyo-Tv yayıncılığı ve öğreticiliği mezunudur. Çeşitli illerin haber sitelerinde ve yerel gazetelerinde köşe yazarı. Çeşitli yayınevlerinde editör ve Mola Kitap yayınlarından çıkan 4 kitabın yazarıdır.
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethettiğinde bir müddet orada konaklar. Zamanın şartları birdenbire dönmesi için de müsait değildir zaten. Havalimanında bekleyen uçağı yok ki kanatlansın. Şanına layık bir otağ kurulur. Hünkarın kaldığı otağın işlerini Mısırlı bir cariye yapmaktadır. Yavuz Selim çadırından çıkıp beyleriyle, paşalarıyla
Moğollar devasa bir orduyla Kırşehir'in kapılarına dayandığında, Ahi Evran 93 yaşına gelmişti. Kırşehir'de bulunan ve sayıları çok az olan Ahiler ve gönüllüler düşmanın önüne çıkmaktan çekinmediler. Ölümün kaçınılmaz olduğunu bilerek kılıçlarını kuşandılar ve tarihte eşine az rastlanır bir cesaretle Kırşehir'in dışında Moğolların karşısına dikildiler.
Ahi Evran'da ilerlemiş yaşına rağmen zırhını giymiş, kılıcını kuşanmış ve atına atlayıp küçük ordusunun başına geçmişti. Alaeddin Çelebi ve diğer Ahiler:
"Ömrünüz mücadeleyle geçti, artık sizin dinlenmeniz lazım." gibi sözlerle, Ahi Evran'ı savaştan uzak tutmak istediler. Ahilerin tüm ısrarlarına rağmen, kesin bir dille geride kalmayı reddetti Ahi Evran:
"Ne yani, korkaklar gibi yatakta mi öleyim?" diye sordu.
Ardından:
"Ömrümü adadığım bir dava uğruna kıyam etmekten, bir kaç yıl daha yaşamak için mi kaçayım? Bu katiyen olmaz!" dedi.
Halkın içinde canını seven ve Moğolların satın aldığı tek tük adamlar vardı. Bu adamlar direnişi kırmak ve savunmayı zaafa uğratmak için herkesin içinde Ahi Evran'a:
"Kalenin önüne toplanmış olan Moğol askerlerini saymaya kalksak 10 günümüzü alır. Böylesine kalabalık ve güçlü bir orduya karşı, bir avuç insanla kazanacağımızı mı sanıyorsun? Teslim olursa bizi affederler." dediler.
Ahi Evran keskin bakışlarını Moğol ordusunun üzerine çevirdi ve bir süre konuşmadı. Daha sonra adamlara dönerek, gayet kendinden emin bir sesle konuştu.
"Haklı olan, Hak dava üzerine mücadele eden, doğru tarafta bulunan insanlar asla kaybetmezler. Ben bunu kazanç veya kayıp savaşı olarak görmüyorum. Biz safımızı belirlemekle zaten kazandık. Ölsek de kalsak da zafer bizimdir! Bizim mücadelemiz canı tende tutma mücadelesi değildir. Bizim mücadelemiz, bir avuç bile olsak, Moğol sürülerinin karşısına çıkılabileceğini göstererek, Anadolu insanına direniş ruhu kazandırma mücadelesidir. Nesillerimizin zalimlerin kölesi değil: onurlu, özgür insanlar olarak yaşayabilmelerinin mücadelesidir.
Moğol alçaklarına teslim olmaktan bahsediyorsunuz! Ben onlara teslim olmaktansa bin kez ölümü tercih ederim. Ölüm: zalimin inisiyatifindeki muammadan evladır! Çocuk, yaşlı, kadın demeden tecavüz eden, akıl almaz işkencelere tabi tutan, parçalara ayırarak onları öldüren, şehirleri dümdüz eden vahşi bir topluluk Kayseri halkına insaf edecek öyle mi? Bizim Allah'tan başka hiç kimsenin merhametine ihtiyacımız yok!"
Sayfa 367 - Kayseri'ye saldırmak üzere gelen Moğollar için tarafta değiştiren insanlarla Ahi Evran'ın sohbetinden..Kitabı okudu
Sırat-ı Aşk 33 yazarın eşlik ettiği, içerisinde 33 başlık bulunan ve her başlıkta aşkın farklı boyutlarını ele alan naçizane kitaplardan biri. Okurken her sayfasından ayrı bir lezzet aldığım ve her bölümde aşka dair hikâyelerle aşkın özünü ve güzelliğini okuyucuya hissettiren bir kitap. Değil mi ki aşk, sözün değil ruhun eylemidir.
Kitap ilk
Öncelikle şunu söylemek isterim ki kitabı biraz zor bitirdim.Açıkcası diger okudugum kitaplar kadar akıcı degildi.Bu kitabı okumak biraz sabır istiyor.Çünkü ASHAB-I KEHF zamanını anlatıyor ve bütün olaylar genellikle dagda yaşanıyor.Hani biraz sıkıcı diye tavsiye etmemezlik yapmıycam çünkü Ashab-ı Kehf zamanında yaşanılanları birazda olsa anlayabilmek için okunmalı diye düşünüyorum.
Mor RüyaEda Bildek · Paradoks Yayınları · 201275 okunma