1927'de muallim mektebini bitirdi. Bir süre öğretmenlik yaptı fakat 1930'da yazıları yüzünden görevine son verildi. Almanya'da Siyasal Bilimler dalında eğitim gördü. 1937'de yurda dönünce Devlet Konservatuarı'na öğretmen olarak girdi. Bazı çeviriler yaptı. Gazete ile dergilerde öyküler yayınladı.
Öğretmenliğine yeniden son verilince, Samsun’da çevirmen olarak çalıştı. Daha sonra yaşamını İstanbul’da çevirileriyle sürdürdü. Resimli Ay, Yeni Edebiyat, Fikirler, Yağmur ve Toprak, Yeni Ufuklar, Ataç, Eylem, Yeni Tanin ve Gerçek dergilerindeki yazılarıyla tanındı. Resimli Ay dergisindeki ilk yazısı “Köyümde Neler Gördüm” ve Yeni Edebiyat’ta yayınlanan “Irgat Hasan ile Bacısı Şefika” adlı öyküsü yüzünden açılan davalarda aklandı. Dünya Mizahından Seçmeler (1971) adlı bir çeviri yapıtı da vardır. 16 Mart 1966'da öldü.
Bir antropolg ne demiş: İlkel bir halkı uygarlaştırmak uğruna yalnız okuma- yazma öğretirseniz, yalnız okuma - yazma bilen bir ilkel halk elde etmiş olursunuz.
Gerçekten Avrupa uygarlığı emperyalizm döneminde
büyüme ve gelişme olanaklarının son sınırlarına dayanarak
ağır bunalım ve dünya çapında savaşlar aşamasına
girmiş, yarattığı değerler eskidiği için kendine yenilerini
aramaya başlamış, artık başkasına taze can ve ideal kaynağı
olmaktan çıkmıştı. Onun bu sonuncu durumunu ve
çeşitli hastalıklarını inceleyip tanımadıkça o pörsümüş ve
çürümüş değerlerin ölümsüz, bağımsız ve her istiyen toplumca
alınıp özümsenebilir olduğunu sanmak sakınılmaz
bir yanılgı idi.
Kitapta Kemalizm'i ideoloji olarak sağlamlaştırmak isteyen iki grup anlatılmakta. Kemalizm'i ilk defa ideoloji haline getirmek isteyenler, Kadro dergisi yazarları olmuştur. 1932 yılı ocak ayında yayına başlayan Kadro, kurucuları Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, Mehmet Şevki Yazman, Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile Kemalizm'i sağlamlaştırmak ve ideolojileştirmek yönünde yazılarını yazdılar. Yazarların hepsi Marksist kökenliydi (Daha doğrusu, TKP'den ihanetle atılan, cumhuriyet tarihinin ilk dönekleriydi). Kemalizm'e bir ideoloji şekli verirken, sık sık Marksizm'den alıntılar yaptılar. Ancak Atatürk ve İsmet İnönü, Türk Devrimine Marksizmin yakıştırılmasının yanlış olacağını söylediler ve Kadri Karaosmanoğlu'nun Tiran elçisi olması ile dergi dağıldı. Diğer grupta ise "devletçi iktisat" adlı politikası ile Hamdi Başar ortaya çıktı. ancak o da kabul görmedi.
Sonrasında CHP, 1 sene sonra, Kemalizm'i resmi ideoloji haline getirdi.
1945'te CHP'nin tüzüğünden de çıkartılan Kemalizm sıfatladırması, daha sonra Yön Dergisi ile tekrar anılacaktı.
Emin Türk Eliçin, yarım kalan kitabında Kemalizm'i tekrardan ele alıyor ve Kemalizm'in aşılması yönünde görüş belirtiyor. Sonradan edinilen bilgilerle birlikte bu tespitin isabetli olduğunu görüyoruz.
Bu kitaptan emekli tarih öğretmeni amcam vasıtası ile haberdar oldum. Kemalist düşünceden sosyalist düşünceye geçtiğim bir zamana denk gelmesi benim için zihin açıcı oldu. Yazık ki yazar emin Türk Eliçin bu kitabı yazacağına pişman olacak kadar çok sıkıntı çekmiş. Ruhu şad olsun. Kitaba dönecek olursak şunu söylemek zorundayım devrim kelimesi yerine revizyon "yenileme" daha doğru bir ifade olacak kanaatindeyim. Kitap özelikle halkçılık ve devletçilik üzerinde duruyor. Kendi bağrından çıkmış partiyle (demokrat parti) ne kadar ortak yönü olduğunu okudukça şaşıracaksınız. Ve şunu sormadan edemeyeceksiniz: "Sayın Menderes siz isterseniz eski rejimi geri getirebilirsiniz" demese belki doğal ölümle yaşamı sona erecekti. Kitap özelikle halkçılık ilkesine çok ciddi eleştiriler getiriyor. Nedir bu çelişki; ortada sınıf mücadelesi yokken bunun söylenmesi son derece ilginç. Ayrıca burjuva sınıfı yaratmadan ülkenin aydınlanamayacağı konusunda Ahmet Hamdi Başarır beyin tezlerin e vurgu yaparak kültürel ve siyasal bir rejim inşa edilemeyeceği konusunda ikna edici iddiaları öne sürüyor. Devletçilik konusunda ise iki partinin de görüşünün ortak olması ayrı bir durum. Şaşırmadan edemiyorsunuz. Atatürk' ün neden çevresi tarafından yalnız bırakıldığı libareal ekonomiye geçiş sırasında celal Bayarı başbakan yapmasındaki tercihlerde kitapta ayrıca ele alınmış. Üç yüz sayfa civarında olmasına rağmen kolay okunan bir kitap değil. Bu kitabı okuyan biraz da onun ne kadar yalnız olduğunu okudukça cumhuriyeti ilan etmesi bile başlı başına bir başarıdır.