2001 yılında Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakultesi'ni tamamladı. 2003'de ayni üniversitede yüksek lisans eğitimini tamamladı. Doktorasını Marmara İlahiyat'ta tamamladı. Halen docent olarak görevini Kafkas Üniversitesi'nde sürdürmektedir.
Feminist tarih yazıcıları, kadın tarihinde kadınların Tanrıça rolünde olduklarını ve bu rollerinden ötürü tüm hayatlarını feminen tercih ettiğini söyledikleri anaerkil dönemle başlatırlar ve bu dönemde insanların doğayla iç içe, barış dolu bir yaşam sürdürdüklerini fakat daha sonra tanrılar panteonunda Ana Tanrıça'nın baştan indirilmesiyle onun yerine erkek bir Baş Tanrının getirildiğini söylenmektedir. Bu nedenden dolayı sonraki dönemlerin feminist tarih yazıcılarınca ataerkil dönem olarak adlandırmasının temelinde yukarıdaki olay gösterilmektedir.
Bu noktada Kültürel feministlerin din kavramını kadınla eşdeğer tutarak, daha eski bir geçmişe sahip olduğunu söylemeleri anlaşılabilir.
Ah be adam !
Truvalı helen'in ipek yolunda
Set kurmuş haliyim
Sevdası yankılanan Antonıos'un,
Sessiz sessiz yankılanan demin'deyim
Ne karmaşa sın sen böyle?
open.spotify.com/track/7wE90hQ78...
Yorgunum Hayat!
Olumsuzluklara karşı koyacak gücüm yok,
Kırıldı bir bir içimde yaşamaya dair bütün umutlar..
Bedenim yorgun bir savaşçı misali, bıraktı kendini senin akışına..
Sen nereye dilersen oraya savur yorgun ruhumu..
Çok tanrılı dönemlerden hareketle, dünya nüfusunun yüzde ellisi olan kadınların sessiz mücadelesini Türk kadını ile anlatıyor bizlere yazar Emine Öztürk.
Feminizm'in, Fransız İhtilalinden hareketle dünya genelinde nasıl bir ivme kazandığını, Olympe de Gouges ve Mary Wollstonecraft gibi müthiş fikirlerden de bol bol alıntılayarak feminizmin ne olup ne olmadığı üzerine çok net açıklamalar getirdiği, kadın sorunlarına feminist hareket ve düşüncelerin nasıl çözüm yolları getirdiğini felsefi-politik bir tarzda kaleme almış yazar Öztürk. Bu yönüyle çok beğendiğim yerli bir kitap daha oldu.
İnsanlık tarihi boyunca sosyal, ekonomik, dini ve siyasal hayattan uzak tutulan kadınlar için feminist hareketin, ''mağdur edebiyatı'' yapmadan ne denli yüksek bir bilinç ile mücadeleyle giriştiklerini bu güzel kitapla okuyabilirsiniz.
Hazır adı geçmişken incelemeyi Olympe de Gouges'nin şu sözüyle bitireyim;
"Adam! sen, adil olabilir misin? Sana bu soruyu bir kadın soruyor. En azından bu hakkı ondan alamazsın. Söyle bana, benim cinsimi baskı altına alan, kendinden menkul iktidarı kim verdi sana? Gücün mü? Yeteneklerin mi?"
Bu kitaba başladığımda Köy Enstitüleri ile ilgili hatrı sayılır bilgiye sahiptim. Köy Enstitüleri'nin ismini ilk defa 15-16 yaşlarındayken duymuştum ne yazık ki. Okullarımızda verilen eğitimde neden buna yer verilmediğini anlamak zor değil. Bizim böyle bir şey olduğunu öğrenmek için kendi merakımız ve araştırmamız olması şart yani. İş başa düştü
Köy Enstitülerini, hem o dönem enstitülerde eğitim görmüş kişilerin ağzından dinlemek hem de günümüz eğitim sistemiyle karşılaştırmak istiyorsanız ve aydın kimliği, sekülerleşme gibi bir çok kavram hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.