Bilindiği üzere, Türkiye, XIX. yüzyıldan itibaren dışa bağımlı hale gelmiş, cumhuriyetle birlikte bu neredeyse bütün kurum, yapı, sistem hatta kültürel kalıpların da değiştirilmeye çalışıldığı radikal bir dışa bağımlılık süreci yaşamaya başlamıştır. Tüm kurumlarımızdaki işleyiş mekanizmaları nasıl ki Batılı kalıplar esas alınarak değiştirilmişse, bilim, kültür ve zihniyet kalıpları da Batı ölçü alınarak yeniden inşa sürecine girmiştir. Yani bir yandan yıkılmakta olan ülkeyi kurtarma adına Batılı kurumlar ve yenilikçi programlara açıklık gösteriliyor, öte yandan bu süreçte ortaya çıkabilecek buhranları, bunalımları, kaotik durumları anlama ve çözüm yolları bulma adına Batılı sosyal bilimlerle kontaktlar kurmaya başlıyoruz. Sosyoloji, kendi toplumumuzda ortaya çıkabilecek sorunları, değişimleri, çalkantıları anlamak, çareler aramanın yolu olarak aydınlar, siyasetçiler tarafından işlevsel bir bilim, uğraşı alanı olarak öne çıkmıştır.