Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Eyüp Öztürk

Eyüp ÖztürkVelilik ve Delilik Arasında yazarı
Yazar
7.9/10
7 Kişi
36
Okunma
0
Beğeni
891
Görüntülenme

Eyüp Öztürk Gönderileri

Eyüp Öztürk kitaplarını, Eyüp Öztürk sözleri ve alıntılarını, Eyüp Öztürk yazarlarını, Eyüp Öztürk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sufiler hem halk hem de devlet düzeyinde destek görebilmek için sahip oldukları araçları etkin şekilde kullanmışlardır. Bu amaçla en fazla kullandıkları araç kerametler olmuştur. Kerametler vasıtasıyla, kendilerini destekleyen devlet yöneticilerinin başarılarını, onların şeyhlerine verdikleri desteklere bağlamış, kendilerine muhalif devlet
Sayfa 60 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, İktidar Desteği
Siyasi iktidarlar ve tarikatlar
Dönemin tarihçileri, yiyeceğin az, fiyatların pahalı olduğu bu zamanlarda, bu coğrafyada (Ön Asya) yaşayan insanların hayatlarını idame ettirebilmek için zorunluluktan dolayı at, eşek, katır, köpek gibi ele geçirebildikleri bütün hayvanların etlerini yediklerini belirtmektedir. (bkz. İbn Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihâye) Tarihçiler daha dehşetli
Sayfa 54 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik
Reklam
Tarihsel Arka Plan: 7./13. Yüzyılda Şam ve Anadolu Dolayları Haçlı Seferlerinin görünen sebebi, doğu âlemini Müslümanlardan, özellikle Türklerden kurtarmak ve öç almak gibi dini ve duygusal amaçlardır. Ancak onları harekete geçiren esas etkenin sosyal ve ekonomik kökenli olduğu açıktır. Papa II. Urbanus'un Hristiyanlara harekete geçmeleri için çağrı yaptığı dönemde Avrupa nüfusu hızlı bir şekilde büyümekteydi. Fakat artan nüfusu besleyecek kaynaklar oldukça sınırlıydı. Ayrıca Roma tekniğinin yitimi, kuraklık ve doğal afetler tarımda çöküşe yol açmıştı. ... Her gün ekonomik sıkıntılarla yüzleşen bu insanlar için doğuya gitmek, dini ve duygusal amaçlardan ziyade, para, güç ve toprak sahibi olma gibi anlamlar ifade etmekteydi. Esasında doğunun sahip olduğu zenginlikleri yağmalamak için harekete geçmişlerdi. ... Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, Müslümanlar ve Haçlı devletleri politik olarak düşman olmakla birlikte, birbirleriyle karşılıklı ticari ilişkiler kurmaktan da çekinmemişlerdir. Bu ticari ilişkilerin, bölge ekonomisine olumlu katkıları olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu durumun bir yansıması olarak, Haçlı devletlerinin (Kudüs Krallığı, Urfa Kontluğu, Antakya Prensliği v.d) Müslümanlar tarafından ortadan kaldırılmasının akabinde, bölgedeki ticari hayat bir durgunluğa girmiştir.
Sayfa 40 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Rifailerin ve diğer tarikat mensuplarının kerametlerine simya ve şeytanın fiili eleştirisini dile getiren başkaları da olmakla birlikte, bunların en meşhuru İbn Teymiyye'dir. Ayrıca onun bu meşhur kişinin toplum nezdinde tasavvuf karşıtlığının yerleşmesinde çok etkili olduğunu belirtmesi, İbn Teymiyye'ye işaret eden bir atıf olarak algılanmalıdır. Zira İbnu's-Serrâc'ın yaşadığı zaman diliminde böyle bir etki yaptığı vurgulanan şahıs ancak o olabilir. ... Rifailerin saray erkânı huzurunda hesaba çekildiği olaya atıf yapan İbnu's-Serrâc, orada birinin, Rifaîlerin klasik ateş gösterilerini yapmak istemeleri üzerine, onlardan ateşe yıkanıp girmelerini istediğini, gösterinin onun söylediği şekilde yapıldığını ve Rifailerin hiçbir ilaç sürmediğinin anlaşıldığını belirtmektedir. İbnu's-Serrâc'ın bahsettiği bu kişinin İbn Teymiyye olduğunu, hem tarih kaynakları hem de İbn Teymiyye'nin bizzat kendisi açıkça ifade etmektedir. İbn Teymiyye'nin Rifailerden yıkandıktan sonra ateşe girmelerini istemesi, onların bu ayinlerden önce vücutlarına ateş karşısında acıyı hissetmemeleri için özel bir karışım sürdüğü inancından kaynaklanıyordu. İbnu's-Serrâc olayın devamını anlatırken, aynı kişinin, "Rifailer sema sırasında vecde geldiklerinde onların üzerine şeytanlar iniyor" dediğini belirtir ki, İbnu's-Serrâc'ın dile getirdiği bu iddia, aynı ifadelerle, İbn Teymiyye'nin fetvaları arasında sıklıkla yer almaktadır.
Sayfa 28 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
İbnu's-Serrâc'ın eserinde en çok göze çarpan husus, müellifin tasavvufa yönelttikleri eleştiriler sebebiyle medrese mensuplarına, özellikle fukaha sınıfına karşı takındığı sert tavırdır. O kendisinin de mensubu olduğu fukaha sınıfını çok ağır ithamlarla yaftalamaktadır. Tasavvuf karşıtı fukahaya dair kullandıkları sıfatlar bu karşıtlığın
Sayfa 26 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Eser, bölümlerinin içeriğinden de anlaşılacağı üzere, tasavvuf tarihi için önemli bir kaynaktır. Özellikle 7./13. yüzyılda yaşamış Kalenderî, Haydâri, Rifâî ve Vefâî dervişleri için ilk elden kaynak durumundadır. Bu dervişlerden bahsederken onlara dair çok sayıda keramet nakletmektedir. Bu kerametlerin, devrin sosyokültürel yapısını aydınlatma
Sayfa 25 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Reklam
Eser dört bölümden müteşekkildir. I. Bölüm "Nûru'l-Hâdî" başlığını taşımakta olup başlangıçtan itibaren 153. varaka kadarki kısımda yer almaktadır. Bölümün hemen başında eserin yazılış amacı ve metodu açıklanmaktadır. Verdiği bilgilerden eserini yazma amacının evliyanın kerametlerine yönelik inkâr ve muhalefet unsurlarına cevap
Sayfa 23 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Teşvîku'l-Ervâh ve'l-Kulûb ilâ Zikri Allâmi'l-Guyûb İbnu's-Serrâc, eserini dört bölüm olarak kaleme almıştır. Kitabın üç bölümü bir ciltte, mutasavvıflar ve onların kerametleri hakkında bilgileri derlediği "Tuffâhu'l-Ervâh ve Miftâhu'l-Arbâh" adını verdiği bölüm ayrı bir cilttedir. Bu durum eserin
Sayfa 20 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
İbnu's-Serrâc'ın muvelleh sufilere karşı engin hoşgörüsü sadece görüştüğü kişilerle sınırlı değildir. Kitabımızın ilerleyen bölümlerinde görüleceği üzere, bizzat tanımadığı ama hakkında bilgi sahibi olduğu bir çok muvelleh dervişi de kapsamaktadır. Haklarında daha sonra geniş şekilde bilgi vereceğimiz Sarı Saltuk, Ali el-Harîrî, İbrahim el-Muvelleh gibi sufiler, onun tarfından tezkiye ve tebcil edilmektedir. Bu hoşgörüsünün, hakkında onaylamadığı şeyler duyduğu muvelleh dervişler söz konusu olduğunda bile geçerli olduğu görülmektedir. İbnu's-Serrâc'ın muvelleh dervişlerle yakın ilişkisini ve onlara gösterdiği engin hoşgörüyü göz önüne aldığımızda, tasavvufi yöneliminin esas itibariyle muvellehlik çizgisinde olduğunu söylemek gerekmektedir.⁴² Bu konuda, mensubu olduğu Rifâilik tarikatının 7./13. yüzyıldaki genel çizgisine uygun hareket ettiğini düşünmekteyiz. ⁴² Konevî de aynı şekilde düşünmekte ve İbnu's-Serrâc'ı Kalenderîleri savunmasından dolayı, Kalenderî zihniyetli bir derviş olarak kabul etmektedir. Bkz. el-Konevî, es-Sûfîyyetu'l-Kalenderîyyetu, s. 208
Sayfa 21 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
İbnu's-Serrâc muvelleh sufilerle bizatihi görüşmekte ve onların tasavvufi hal ve eylemlerini savunmaktadır. Onun muvelleh sufilerle ilişkisi küçük yaşlarda başlamıştır ve bu bağlantı ailesinden kaynaklanmaktadır. O, Şam'da yaşayan meşhur muvelleh Yusuf el-Kamînî için "dedemin ve babamın şeyhi" ifadesini kullanmaktadır. İbnu's-Serrâc, dedesi ve babasının Yusuf el-Kamînî ile görüştüğünü ve kendisinin de miras bırakılan bu bereketten çokça istifade ettiğini vurgulamaktadır. ... İbnu's-Serrâc'ın Behisni'de görüştüğü bir diğer muvelleh, künyesinden Haydarî bir derviş olduğu anlaşılan Behramşah el-Haydarî'dir. İbnu's-Serrâc, Behramşah el-Haydarî'nin Sarı Saltuk ve Barak Baba'nın yoldaşı olduğunu ifade etmektedir. İbnu's-Serrâc, bu isimlerle bizzat görüşmüş, hallerine, giyim kuşamlarına vakıf olmuş, ayinlerini görmüş ve fikir alışverişlerinde bulunmuş biri olarak, çoğu ulemanın tersine onların bu hallerini yadsımamış, bilakis onlar hakkında övücü nitelendirmelerde bulunmuştur.
Sayfa 20 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Reklam
Muvelleh kelimesi Arapça "veleh" kökünden türetilmiştir. Veleh kelimesi ise, sözlüklerde hüzün, şiddetli vecd, üzüntü, sevinç veya korkudan dolayı aklın gitmesi, hayrete düşmek, çılgına dönmek, kendini kaybetmek gibi anlamlara gelmektedir. Tasavvuf ıstılahları sözlüklerinde ise veleh kavramı sersemlik, şaşkınlık, hayret, aşkın deli divane etmesi gibi anlamlarla karşılanmıştır. Kelimenin tefil babındaki "vellehe" formuna sadece modern Arapça sözlüklerde rastlanmaktadır. Bu sözlüklerde vellehe kelimesi çılgına çevirmek, ne yaptığını bilmez hale düşürmek gibi anlamlarla karşılanmıştır. Bu itibarla, ism-i meful kalıbında gelen muvelleh kelimesini, aşk veya üzüntüden dolayı kendini kaybetmiş, çılgına dönmüş kişi olarak tanımlamak mümkündür.³⁷ Kavramın sözlük anlamı muhalif karakterli dervişlerin alışılmamış tavırlarını açıklamak için oldukça elverişli bir zemin hazırlamaktadır. ³⁷ Sözlüklerde kavramın "muvelleh" şeklinde biçimi geçmemektedir. Bu tanımlama "vellehe" kelimesinin ifade ettiği anlam göz önüne alınarak verilmiştir. Ayrıca kavramın "muvellih" şeklinde kullanımına da rastlanmaktadır. Bknz. John Renard, Historical Dictionary of Sufism, (Lanham: The Scarecrow Press, 2005), s. 271. Ancak meczub, mecnun gibi hemen hemen aynı anlamdaki kavramların ismi meful kalıbında kullanılmasını esas alarak biz muvelleh şeklinde kullanımın daha doğru olduğunu düşünmekteyiz.
Sayfa 19 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Tarihyazımının insan ürünü olması, bütün tarihi faaliyetlerin dayanak noktası olan kaynakların kimler tarafından hangi şartlar altında kaleme alındığını önemli kılmaktadır. Bu kitap gibi, temelde tek bir müellifin tek bir eseri üzerine bina edilen çalışmalarda bu husus daha da önem kazanmaktadır. Dolayısıyla Giriş Bölümünde öncelikle çalışmamız
Sayfa 11 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Öncelikle İbnu's-Serrâc'ın muvelleh tanımlamasını ve bu kavramın tasavvuf tarihi açısından ifade ettiği anlamı tespit etmeye çalışacağız. Daha sonra onun muvelleh ismi altında vermiş olduğu tasavvufi şahsiyetler hakkındaki bilgilerini değerlendireceğiz. Ayrıca bu sufilere ve onlardan kaynaklanan uygulamalara dönemin medrese ulemasının tepkilerini inceleyerek fakihler ile sufiler arasındaki gerilimin çerçevesini çizmek için çaba harcayacağız. Bunu yaparken herhangi bir grubun yanında taraf olmadan ve eleştirilerin gerçeklik boyutunu sorgulayarak bir tarihçi gözüyle değerlendirmelerde bulunmaya gayret edeceğiz. ... çalışmamız zaman aralığı olarak 7./13. yüzyıla yoğunlaşmıştır. Bunun nedeni İbnu's-Serrâc'ın hayatı hakkında bilgi verdiği muvelleh dervişlerin daha çok 7./13. yüzyılda yaşamış olmasıdır. Ancak İbnu's-Serrâc'ın 8./14. yüzyılın ortalarında vefat ettiği dikkate alındığında yaptığımız tasvirlerin zaman zaman 8./14. yüzyıla kadar uzaması doğal kabul edilmelidir.
Sayfa 7 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Önsöz
94 syf.
9/10 puan verdi
Öncelikle Eyüp Öztürk hocamızın yüreğine kalemine sağlık. Benim hayatımda, fikirlerimde görüşlerimden sahabeler adı altında top 10'a girecek sahabelerden biri de Ebu zer el gıffar'dır. Hayatını anlatmaya çalışmak bazen zor gelebiliyor çünkü öyle kolay kolay yazılacak bir hayatı yok. Düşünün bir gün biri gelip size diyroki Mekke'de biri peygamber olduğunu iddia ediyor yeni din getirmiş siz ne düşünürsünüz o sırada? Ben şahsen Allah kabul etsin deyip köşeme çekilirim ama Ebu zer öyle yapmadı ne badireler atlayıp da Mekke'ye geldi öyle ha diyince efendimizi görmüyor aç kalıyor susuz kalıyor bunlar yetmiyor bir de Müslüman olduktan sonra işkenceye maruz kalıyor dayak yiyor, ağa iken maraba durumuna düşüyor ama yinede hak bildiği öğrendiği yoldan vazgeçmiyor belki de bu kısa sürede yasadigi olaylar onun hayatını şekillendiriyor müslüman olduktan sonra da öyle herkes ile kıyaslanmayacak bir yaşam tarzı var.
Hz.Ebû Zer
Hz.Ebû ZerEyüp Öztürk · Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları · 202311 okunma
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.