Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Fatih Yeşil

Fatih YeşilTrajik Zafer yazarı
Yazar
Derleyen
8.3/10
3 Kişi
20
Okunma
2
Beğeni
492
Görüntülenme

Fatih Yeşil Sözleri ve Alıntıları

Fatih Yeşil sözleri ve alıntılarını, Fatih Yeşil kitap alıntılarını, Fatih Yeşil en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1895 yılı İttihâd-ı Osmânî'nin bir öğrenci dayanışmasından çıkarak gerçek bir cemiyete dönüştüğü, adının İttihâd ve Terakkî şeklinde değiştirildiği, nizâmnàmesinin kaleme alındığı, yurt içi ve yurt dışı teşkilatlanmasının oluşturulduğu ve basın-yayın yoluyla propagandaya başlandığı yıl olması bakımından önemlidir.
Sayfa 331Kitabı okudu
Mehmed Ali Paşa'nın takip ettiği politika, onun Alemdar Mustafa Paşa'ya benzer bir şekilde yeni bir Sened-i İttifâk peşinde olduğunu imâ etmektedir.
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
sultan abdülaziz'in yurtdışı seyahati
‘Diyâr-ı küfrü temâşâ” bahsine gelirsek; Sultan Abdülaziz, Fransa İmparatoru III. Napoléon'un Paris Uluslararası Sergisi'ne ve İngiltere Kraliçesi Victoria'nın da Londra'ya davetleri üzerine 21 Haziran 1867'de Avrupa seyahatine çıktı. Eşzamanlı olarak E. Dentu tarafından Paris'te neşredilen Abdul-Azis adlı kitapçıkla Fransız kamuoyuna reformcu, vatansever ve karizmatik bir hükümdar olarak tanıtılan Sultan Abdülaziz, Veliahd Murad Efendi'yle Abdülhamid Efendi'yi de yanına almıştı. Sultaniye vapuruyla çıkılan bu seyahat kapsamında Napoli, Toulon, Paris. Londra, Brüksel, Viyana ve Budapeşte şehirlerini ziyaret eden padişah 7 Ağustos 1867 de Rusçuk-Varna üzerinden İstanbul'a döndü. Kendisine, yurtdışına resmi ziyaret gerçekleştiren ilk ve tek Osmanlı padişahi unvanını kazandıran bu seyahat, Avrupa kamuoyunda büyük bir ilgi uyandırdı. Paris ve Londra'da basın-yayın yoluyla faaliyet gösteren muhalif Yeni Osmanlılar sınır dışı edildiler. Diplomatik açıdan ise Avrupa devletleriyle ilişkilerde nispeten bir yumuşama sağlandı; Eflak-Boğdan, Sırbistan ve Girit'teki isyanların bertaraf edilmesinde ve Balkanlar'da barışın sağlanmasında olumlu katkısı oldu. Sultanın Avrupa seyahati dış dünyayı bizzat tanımaya yönelik bir hamle olduğu kadar, Batı kamuoyunda imaj tazeleme isteğinin bir tezahürü olarak da yorumlanabilir. Bu seyahatle edinilen tecrübe, saray ve çevresinde, şehircilik, mimari, müzik, kültür, sanat ve sosyal hayat konularında, diğer bir ifadeyle gündelik hayatta belirgin bir değişim ve dönüşüm sürecinin başlamasında ve alafranga kültürün yerleşmesinde etkili olmuştur.
Sayfa 224Kitabı okudu
İttihâd ve Terakkî Cemiyeti, Abdülhamid dönemini sonlandıran ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadroları yetiştiren hareket olması bakımından da önemlidir. Cemiyetin çatısı altındaki fraksiyonların önderleri arasında siyasí ve sosyal düşünce derinliğinden söz etmek oldukça güçtür. Muhaliflerin üzerinde uzlaştıkları kavramların başında
Sayfa 348Kitabı okudu
yeniçerilerin nizamı cedid karşıtlığı
Nizâm-ı Cedîd öncesinde Balkanlar'da malikânelere hükmeden Yeniçeriler/Yamaklar, aslında bu sırada Osmanlı malî sisteminin esas kazananlarıydı ve bu durum yeni nizâmi onlar için kabullenilemez hale getirmekteydi. Nitekim III. Selim'in mahlül tımarları ve mukataaları İrâd-ı Cedîd Hazinesi aracılığıyla iltizama vermeye başlaması, Yeniçerilerin mültezimlik haklarını kaybetmesi anlamına geliyordu. Pazvandoğlu Osman Paşa'ya sığınan Belgrad Kalesi Yamaklarının başına gelen işte tam da buydu.
Vergilerin toplanmasından ordunun ihtiyaçlarının karşılanmasına, hâkimiyetlerindeki bölgelerde güvenliğin sağlanmasından bu bölgede yaşayanları İstanbul'a karşı temsile kadar birbirinden çok farklı roller üstlenen âyânların yükselişinde Rus-Habsburg koalisyonuna karşı verilen savaşlar dönüm noktası olmuştur.
Reklam
Başarılı Bağdat, Mısır, Şam ve Halep valiliklerinin ardından 1757 senesi başlarında sadaret makamına getirilen Koca Ragıb Paşa'nın takip ettiği siyaset Osmanlı İmparatorluğu’nun modern bir devlet yapısına doğru evrimindeki en önemli adımTardan biridir. İdari-siyasi yapıda mücadele halindeki farklı hizipleri kontrol altına almaya çalışan Koca Râgıb Paşa, öncelikle III. Osman devrinde Saray'da kayda değer bir nüfuz sahibi olan devrin Darüssaâde Ağası Ahmed Ağa'yı bertaraf ederek iktidarı yeniden Bâbıâli'ye taşımaya çalışmıştır
DIŞ POLİTİKADA EKSEN KAYMASI: OSMANLI-RUSYA YAKINLAŞMASI
1869'da Fuad Paşa'nın ve 1871'de Âlî Paşa'nın vefatları Bâbıâli'nin bürokratik vesayetinin sarsılmasının ve Saray'ın siyaset denkleminde yeniden belirleyici konuma gelmesinin başlangıcı oldu. 1871-75 yılları arasında sadaretin sekiz kez el değiştirmesi, bu sancılı sürecin, siyasi tasfiyenin ve denge arayışının yansımalarıydı. Bu dönemde Batı yanlısı liberal siyasi kadroların devre dışı kalmasıyla, eş zamanlı olarak Rusya'nın dış politikada alternatif olarak öne çıkması tesadüf değildi. 8 Eylül 1871'de sadarete atanan Mahmud Nedim Paşa'nın 'tenkihât' adı altında liberal reformcu kadroları acımasızca tasfiyesi ve siyaset denkleminde dengeyi Saray lehine kurması, Sultan Abdülaziz'in güçlü bir siyasi figür olarak öne çıkmasını sağladı.
Sayfa 233Kitabı okudu
Şark Meselesi (Question d'Orient, Doğu Sorunu) zamana, mekâna, devletlere veya araştırmacılara göre tanımı ve kapsamı değişen siyasi ve aynı zamanda izafi bir terimdir. Geniş anlamda bu terim, büyük devletlerin Ortaçağda din kavgası, Yeniçağda genişleme ve sömürgecilik rekabeti, Sanayi İnkılâbı’ndan sonra ise hammadde temini, enerji havzalarının kontrolü ve pazar kapma mücadelesi şeklinde tanımlanabilir. Daha spesifik anlamda ise XIX. yüzyılda Doğu medeniyetinin temsilcisi Osmanlı İmparatorluğu'nun güç kaybına paralel olarak hükmettiği geniş coğrafya üzerinde Düvel-i Muazzama’nın rekabeti ve topraklarını paylaşma mücadelesidir. Şark Meselesi'nin yol açtığı bu rekabet, tarafları sürekli değişen savaşlar ve ittifaklar, siyasi bloklar, dış baskı ve müdahaleler, uluslararası konferanslar ve kongrelerin temel motivasyonu ve ana gündem maddesi olmuştur.
Sayfa 272Kitabı okudu
siyasi muhalefet: meslekçiler ve yeni osmanlılar
Osmanlı İmparatorluğu'nda kamuoyu anlamındaki efkâr-ı umûmî terimi 1860'lar da kullanılmaya başlandı. Tanzimât döneminde açılan yeni eğitim kurumlarından mezun olanlar, tahsil için yurtdışına gönderilenler, yabancı dil bilen memur ve bürokratlar toplumda dış dünyayı bilen, siyasi gelişmelere duyarlı, bilinçli ve aynı zamanda muhalif bir kesim yarattı. Siyasi, idari ve hukuki dönüşümü sağlayacak reformların aksatılmaması ve süratle anayasal-parlamenter bir sisteme geçilmesi, muhalif aydınların temel talepleriydi. 'meşrûtiyet' ve 'meşveret' yanında, 'hürriyet', 'hamiyyet' ve 'medeniyyet' kavramlarını öne çıkaran muhaliflere göre Tanzimât ve Islâhât fermanlarında hukukun üstünlüğüne yapılan vurguya rağmen, sergilenen kötü ve baskıcı yönetimden Bâbıâli, yani hükümet sorumluydu. Bu nedenle Fuad Paşa ve Âlî Paşa'yı kıyasıya eleştiren muhaliflerde, Meslekçiler hariç keskin bir saltanat ve padişah karşıtlığı gözlenmez.
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
Tanzimât reformları, planlı-programlı olmaktan ziyade pratik ihtiyaçların karşılanmasına yönelikti. Tanzimâtçıların sıkıntısı, reformları özümseyip hayata geçirecek nitelikli kadrolardan, sağlam bir mali yapı ve reformlar için gerekli makul süreden mahrum olmalarıydı.
Sayfa 172Kitabı okudu
'cedid' yerine 'hayr'ın parlatılması
Bu anlayış ve yaklaşımın tezahürü olarak müesses nizâmda kazanılmış hakları, statüleri ve konumları kaybetmek istemeyen zümreler ve muhafazakâr kesimler ‘cedîd' sıfatını kategorik olarak “kadîm"in dolayısıyla geleneğin tasfiyesi olarak değerlendirdiklerinden, ‘cedîd' yerine bu kesimlerde alerjik reaksiyona yol açmayacak,
Sayfa 165Kitabı okudu
Farklı bir perspektiften bakıldığında merkezi otoriteyi güçlendirme çabası ve saltanatı süresince hayata geçirdiği projeler II. Abdülhamid rejimi ile Nizâm-ı Cedîd ve Tanzimât devirleri arasında ilişki kurulmasına da olanak sağlar. Telgraf hatlarının İmparatorluğu birbirine bağlayacak şekilde genişletilmesi ve demiryollarının uzatılması, deniz
Osman Berdisi ve Mehmed Elfi Bey'in iki ay arayla ölmeleri, 1807 başında Mehmed Ali Paşa'nın bölgedeki gücünü tahkim etmesine olanak verdi.
Sayfa 108Kitabı okudu
Batıdaki gelişmeleri yakından izleyen Osmanlı devlet adamları ile aydınları şüphesiz Avrupa’daki ihtilâllerden, bunların beslendiği ideolojilerden ve idari değişim ve dönüşümlerden haberdardılar. Osmanlı idari sisteminde mevcut meşveret geleneği ve XVIII. yüzyıldan itibaren ivme kazanan ıslahat/reform tecrübesi, meşruti idare ve anayasa fikrini savunanların en önemli dayanaklarıydı. II. Mahmud devrindeki (1808-1839) kapsamlı idari reformlar, daimî meclislerin teşkili, ardından Tanzimât ve Islâhât fermanlarıyla kuramsal çerçevesi ve kurumsal işleyişi daha da belirginleşen reformlar, anayasal parlamenter sistem taleplerinin zeminini teşkil etmişti. Öte yandan taşra eşrafının meclisler, gayrimüslim unsurların ise cemaat nizâmnâmeleri aracılığıyla karar alma süreçlerine katılması, meşruti idareyi, onun temel ilkelerini ve sınırlarını belirleyecek yeni bir anayasa fikrini ve bu yeni idari düzeni yürütecek bir parlamento teşkili talebini daha da güçlendirmişti.
Sayfa 263Kitabı okudu
32 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.