1840-1871 arasındaki dönemde, devlet Ekānim-i selâse (Üç İkon) veya Erkân-ı selâse-i Tanzimât (Tanzimât'ın Üç Rüknü/ Dayanağı) olarak da adlandırılan Mustafa Reşid, Âlî ve Fuad Paşalar tarafından adeta nöbetleşe yönetildi.
Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu'nun Müslümanlarla gayrimüslimleri hukuk nazarında eşit kıldığı yönündeki kanıksanmış hükmün de sorgulanması gerektiğini belirtelim. Bu yaygın görüşün aksine, Gülhâne Hattı ile Müslüman ve gayrimüslimler hukuk/kanun nazarında eşit kılınmamışlardır. Sadece etnik ve dini ayrım gözetilmeksizin temel insan hakları devletin teminatı altına alınmıştır. Zira söz konusu fermanla şer'i esaslar çerçevesinde sınırları belirlenmiş olan ‘zimmet hukuku’ rafa kaldırılmadığı gibi cizye ve haraç alınmasını, Müslümanların din değiştirmesi halinde katlini/ sürgününü, gayrimüslimlerin mahkemelerde şahitliklerinin kabul edilmemesini ve mülki-askeri alanın bu kesime kapalılığını düzenleyen hükümlerde herhangi bir değişiklik yapılmamıştı. Bu hususlar, daha sonra Islâhat Fermanı'nın ilanı konusunda baskı yapan Avrupa devletlerinin en önemli müdahale gerekçelerini oluşturacaktır."