Kur'an-ı Kerim'in "kadim" ve "gayri mahlük" olduğu görüşü, aslında değişmez ve değiştirilemez bir sosyal yapı iddiasının teolojik temellerini de oluşturmaktaydı. Çünkü Kur'an'ın ezeli (kadim) olması, aynı zamanda onun ebedi olması anlamına da gelir. Böylece burada Kur'an'ın açıklaması olan sünnet ve selef-i sfilihinin görüş ve uygulamlarının da "ebedi" olduğuna dair bir işaret vardır. Dolayısıyla, Kur'an-ı Kerim'in "yaratılmamış ve kadim olması" anlayışı aynı zamanda sünnet ve selef-i salihinin uygulamalarından meyda na gelen ilk İslam toplumunun sosyal yapı ve statükosunun dokunulmazlığını savunmak demektir.
Fatih birgün hocasına "hizmetinizde olan talebenin en alim ve en fazılı kimdir"diye sorduğunda Mollo Hüsrev, Talebeemizin serfıraz ve mümtazı Manisa zade demekle meşhur,Muhyiddin Mehmed'dir demiştir. Padişah "Ondan sonra kimdir " diye tekrar sorduğunda,Mollo Hüsrev yine "Manisa Zade"dir cevabını vermiştir Bunun üzerine Padisah "Manisa Zade iki midir ki her iki sualime de aynı cevabı verdiniz" dediğinde; Mollo Hüsrev,"Sultanım ,Manisa zade iki deil,birdir .Fakat bine bedeldir " cevabını vermiştir.
Sayfa 100 - Türkiye Diyanet vakfı yay.Kitabı okudu