Duydun uzaktan yalnızlığın
ve suskunluğun insanca sesini
içinin derinliklerinde
o Aya yani gecesinde
bütün ateşler sönüp
yıldızların altındaki külleri incelendiğinde
Atalarımızın buruşuklarıyla zeytin ağaçları ,
Kayalar bilgeliğiyle atalarımızın
Ve kardeşimizin dipdiri kanı yeryüzünde
Güçlü bir sevinç, soylu bir buyruktu
Yakarışlarını anlayan ruhlara...
Atina’dan Urla’ya bir kazı grubunda görev almak üzere gelen Eleni, atalarından kalan yarım bir hikâyeyi tamamlamak için yola çıktığından habersizdi. Büyükbabası, ünlü şair Yorgo Seferis’in yaşadığı topraklara, Vourla’ya ayak bastığında, o güne kadar çok da farkında olmadığı kökleri, sımsıkı sardı onu.
Emanet bir sandık...
Gizemli mektuplar...
Anlam veremediği kâbuslar...
“Öteki Kıyı”nın buruk ve yarım kalmış hikâyesi...
Figen KOŞAR, mübadele yıllarından bugüne dayanan bir hikâyeyi anlatırken, döneme ilişkin bilgiler vermekle kalmıyor; Ege’de yıllarca bir arada yaşayan Türkler ve Rumlara ilişkin toplumsal ve sosyal yaşama da ışık tutuyor. Ege’nin iki yakası arasındaki bağı, edebi bir metinle birleştirmenin yanında, yakın geçmişle ilgili coğrafi, tarihi ve edebi bilgi birikimini de ortaya koyuyor.
“Kimi ayak uyduramamış, rüzgârın hızına kapılmış gitmiş, kimi inatla tırnaklarını geçirmiş bu topraklara, direnmiş. Rüzgârla dost olmayı öğrenmiş zamanla.
Vourla “Öteki Kıyı” Atina dan Urla ya gelen Eleni atalarından yarım kalan bir hikayeyi tamamlıyor
Figen Koşar sadece bir roman yazmamış geçmiş ile şimdiki zamanı birleştirerek farklı bir dünyanın kapılarını açmış okurlara .
Urla yı bir de yazarın kaleminden okumalısınız
Mübadele döneminde yaşanan acılar, aşk ile sadakatin bir ömür sürmesi.
Yorgo Seferis ve Süreyya Berfe sizi bekliyor.
Zeytini , zeytinyağını, üzümü ve bağcılığı o kadar güzel ve ayrıntılı anlatmış ki yazar aşağıya bir kaç alıntı bırakmak istiyorum.
Kalemine emeğinize yüreğinize sağlık
Figen Koşar
Bizim Ege de yaşamış, çok sevilen bir yazarımız vardır Eleni . Girit doğumlu Cevat Şakir , duymuşsundur belki. Halikarnas Balıkçısı olarak da bilinen Cevat Şakir zeytinyağını tanımlarken ' Bir gün güneş eridi ve zeytinyağı oldu ' , der .
Adem in gömüldüğü yerde yeşeren üç ağaç zeytin , sedir ve servidir. Tanrı ve insan arasındaki barış sağlanmıştır.
Ağzında zeytin yaprağını tutan güvercin , o günden bugüne , ümidin, bolluğun, esenliğin ve barışın simgesi olur . Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün.
Miladi takvimle 15 Ağustos , " Üzüme balın , zeytine yağın düştüğü gün, " olarak anılırdı Urla da .