Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Finn Sivert Nielsen

Finn Sivert NielsenAntropoloji Tarihi yazarı
Yazar
9.0/10
4 Kişi
30
Okunma
0
Beğeni
595
Görüntülenme

Finn Sivert Nielsen Gönderileri

Finn Sivert Nielsen kitaplarını, Finn Sivert Nielsen sözleri ve alıntılarını, Finn Sivert Nielsen yazarlarını, Finn Sivert Nielsen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Locke, insan zihninin doğumda tamamen boş, tabula rasa olduğunu savunuyordu. Ona göre bütün fikirlerimiz, değerlerimiz ve kabullerimiz, dünyaya dair deneyimlerimizin -ya da "duyusal izlenimlerimiz"in- sonucuydu. İnsanlar doğuştan farklı değildi ama farklı deneyimler yoluyla farklılaşıyorlardı. Burada Locke, evrensel bir ilke (hepimiz doğuşta aynıyız) ile görecelik ilkesini (farklı deneyimler bizi farklılaştırır) bir araya getiren bir toplum biliminin epistemolojik temelini kuruyordu.
Sayfa 17
Kızılderililer insandı ama Avrupalıların insan türü için "doğal" kabul ettikleri biçimde davranmıyorlardı. O halde insan neydi? Doğal neydi? Orta Çağlar boyunca filozoflar Tanrı'nın dünyayı ve içindekilerinin tümünü belirli bir fıtratta yarattığını ve bunun devam ettiğini kabul etmişlerdi. Şimdi Kızılderililerin insanlığın gelişmesinde bir erken basamağı temsil edip etmediklerini sormak mümkün hale gelmişti.
Sayfa 16
Reklam
Alexander Chayanov
Stalin'in tasfiyelerinden birinde hayatını kaybeden Chayanov, 1950'lere kadar Batı'da hemen hemen hiç bilinmiyordu. Kuramında, köylülerin kar için üretmeye ikna edilmelerinin neden bu kadar zor olduğunu soruyor ve onların marjinal geçimlik ekonomilerinin risk almaya elverişli olmadığı sonucuna varıyordu. Basit görünen bu formül, azgelişmişlik konusundaki antropolojik çalışmalar açısından temel sonuçlara yol açtı.
Sayfa 105 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Mauss ve Armağan
Armağan'ın temel fikri, yeterince basittir: Bir karşı-sunumsuz sunum yoktur; dolayısıyla da armağan alış verişi, toplumsal ilişki kurmanın bir aracıdır; ahlaken bağlayıcı, toplumsal olarak bütünleştirici. Armağan alışverişi, insanları karşılıklı taahhütlerle birbirine bağlar, normların oluşumunda araçsaldır. Gönüllü gibi görünür ama aslında örtülü olsa bile, oldukça katı kurallarla düzenlenmiştir. Armağan vermek, stratejik ve pragmatik boyutlara sahiptir. Kendi çıkarlarını korumak isteyen bireyler tarafından manipüle edilir. Son olarak armağan, simgesel boyutlarıyla da önemlidir çünkü verilen ve alınan nesneler, toplumsal ilişkilerin simgeleri, hatta metafizik olgular haline gelir.
Sayfa 78 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İşlevselciliğin Çıkmazı
Radcliffe-Brown kurumların toplumsal bütünün devamı için varolduklarını iddia eder gibi görünüyor; yani, kurumların işlevlerinin aynı zamanda varolma nedenleri olduğunu. Burada neden sonuç ilişkisi oldukça bulanık ve belirsiz bir hale geliyor, sanki "totolojik" ya da bilimsel açıklamalarda genellikle hoşgörülmeyen geriye doğru nedensellik kurma gibi. Ancak bu eleştiri temanın Radcliffe-Brown versiyonuyla sınırlı olmaksızın, işlevselciliğin bütün biçimlerine karşı eşit biçimde ileri sürülebilir.
Sayfa 73 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Weber'in Yöntemsel Bireyciliği
Toplum, Weber için ne Durkheim'da olduğu gibi bir kez ve herkese verilmiş ahlaki düzen, ne de Marx'taki gibi bireylerin ne anlayabilecekleri ne de etkileyebilecekleri devasa kolektif güçlerin bir ürünüdür. Farklı çıkarlara ve değerlere sahip farklı insanların karşılaştıkları, çekiştikleri ve (sonuçta zorla) birbirlerini iknaya çalıştıkları ve bir çeşit sözleşmeye vardıkları geçici bir düzendir. Bu nedenle, Weber rekabet ve çatışmayı yapıcı değişimlerin potansiyel kaynakları olarak görür. Burada Marx'la hemfikirdir, değişimle felaketi pratikte aynı anlamda kabul eden Durkheim'dan ayrılır. Ama Weber için Marx'tan farklı olarak çelişkiler devasa ve kişilerüstü değil, bireyler tarafından sahneye konan şeylerdir. Böylece, Marx ve Durkheim toplumları öncelikle entegre bütünlükler olarak gören yöntemsel kolektivizmin iki ayrı hattını geliştirirken Weber, toplumların karmaşık, tutarsız ve öngörülemez olabildiğini kabul eden yöntemsel bireyciliği ortaya atar.
Sayfa 57 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Anaerkil Toplum Yanılgısı
Kadın liderlerin erkek olanlarla yer değiştirdiği bir insanlık gelişimini ima eden bu fikir, pek çok izleyici kazandı ve bir sonraki antropologlar kuşağı tarafından da neredeyse tartışılmaz bir doğru olarak kabul edildi. İngiltere'de bu fikir, toplumsal evrimle ilgilenen bir başka hukukçu, John Ferguson Mclennan tarafından tanıtıldı. Bu düşüncenin herhangi bir etnografik kanıtı olmamasına rağmen, ta 1970'lere, feminist antropologların yanlışlamasına kadar varlığını sürdürdü.
Sayfa 40 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Mauss, Armağan
Armağan'ın temel fikri, yeterince basittir: Bir karşı-sunumsuz sunum yoktur; dolayısıyla da armağan alış verişi, toplumsal ilişki kurmanın bir aracıdır; ahlaken bağlayıcı, toplumsal olarak bütünleştirici. Armağan alışverişi, insanları karşılıklı taahhütlerle birbirine bağlar, normların oluşumunda araçsaldır.
Antropoloji emperyalizmden doğduysa, sosyoloji de Avrupa'nın kendi içindeki sanayileşmesiyle gelen sınıf ilişkilerindeki değişimlerin bir ürünüdür. Sosyolojinin bütün kurucu babaları, "modern öncesi" koşullara karşı "modernliğin" anlamını tartıştılar.