Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Francis Dupuis-Déri

Francis Dupuis-DériBabama Anarşizmi Anlatıyorum yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
2
Okunma
0
Beğeni
108
Görüntülenme

Francis Dupuis-Déri Gönderileri

Francis Dupuis-Déri kitaplarını, Francis Dupuis-Déri sözleri ve alıntılarını, Francis Dupuis-Déri yazarlarını, Francis Dupuis-Déri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
200 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İki akademisyen baba oğul anarşizmin derinliklerine yolculuk yaparak bu konuda akılda kalan neredeyse bütün argümanları masaya yatırıyorlar. Anarşist eylemlerin günümüzden geçmişe kadar uzanan tarihsel serüvenini de eklemeden geçmiyorlar tabi ki. Kitapta şu eksik olmuş dediğim bir şeye rastlamadım. Gayet ayakları yere basan bir diyalog gerçekleşmiş. Diğer kuramsal kitapların yanında bu biraz daha anlaşılır bir kitap olmuş diyebilirim, keza onları da anladım ama her okuyucu için uygun değil tabi kuramsal kitaplar. Anarşizm hakkında doğru yanlış ne biliyorsanız mutlaka bu kitaba da göz atmanızı tavsiye ederim.
Babama Anarşizmi Anlatıyorum
Babama Anarşizmi AnlatıyorumFrancis Dupuis-Déri · Say Yayınları · 02 okunma
Anarşizm, iç gerilimler ve çatışmalara ve mücadele ettiği sistemlerin gücüne rağmen anarşist ilkelere uygun olarak katılım göstermenin ve yaşamanın mümkün olduğu somut bir tecrübe, bir süreç ve reel bir güç. Unutmamak gerekir ki anarşist kendisine, varoluş amacına, varoluş duygusuna, arzu ettiği var olma biçimiyle bağdaşmayan normlar, kurallar, yapılar dayatan ülkesinde ve toplumunda bir yabancıdır.
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
bakunin
"Marx'ın devletinde, artık ayrıcalıklı sınıf olmayacak, ama bugünün hükümetleri gibi kitleleri siyasi açıdan yönetmek ve idare etmekle yetinmeyecek aşırı karmaşık bir yönetim olacak. Bu yönetim, zenginlik üretme ve üretilen zenginliği adil şekilde paylaşma, toprağı işleme, fabrikalar kurma, ticareti örgütleme ve yönetme ve nihayet sermayeyi tek banker, yani devlet aracılığıyla üretime yatırma yeteneklerini kendi üzerinde toplayarak kitleleri ekonomik olarak da yönetecek. Anarşistlerin iyi bir şekilde öngördüğü sorun, o çok ünlü devrimci partinin idaresinin yeni bir yönetici eliti olacağı, kendisinin de hükmedici, baskıcı, halk kitleleriyle hiçbir ortak noktası kalmayan bir 'devlet aristokrasisi' haline geleceğiydi. Eskiden işçi olsalar bile yöneticiler artık işçi olmayacaklar ve yeni makamlarına yerleşir yerleşmez proletaryaya devletin tepesinden bakacaklar. Artık halkı değil, kendilerini ve devletin çıkarlarını temsil edecekler. Marksistler, bu diktatörlüğün kısa süreceğinden emindi, ama Bakunin hiçbir diktatörün mümkün olan en uzun süre iktidarda kalmak dışında bir amacının olmayacağını tahmin ediyordu."
Sayfa 171Kitabı okudu
...anarşistler ile Marksistler arasındaki temel farklılıklardan bahsedelim. Her iki akım da devletin ortadan kaldırılmasını istiyorsa da anarşistler bunun mümkün olduğunca çabuk gerçekleşmesi gerektiğine inanırken, Marksistler devleti kapitalizmi ortadan kaldırmak için kullanmanın mümkün olduğunu ve burjuvazi yenildikten sonra devletin kendi kendine çözülmesini beklemek gerektiğini düşünüyor. Anarşistler, bir partinin ve özellikle parti yönetiminin devrimci harekete herhangi bir şey dikte etmesini istemezken Marksistler proletaryayı gözetim altında tutmak ve ona liderlik etmek konusunda komünist partilerin rolünü zaruri görür.
Sayfa 170Kitabı okudu
Burjuvazi, yalnızca başkaları üretim fazlası yaratmak için çalışırsa var olabilecek bir lüks içinde yaşayan ceketli ve kravatlı hırsızlardan meydana gelir. Sömürü de zaten budur. Kendisi için çalışmaları, kendilerinin ihtiyaç duyduklarından fazla çalışmaları için başkaları üzerinde güç uygulamak. Ancak kapitalist sömürü sadece bireysel bir süreç değil. Prensip olarak ben kendi işimden ayrılabilirim, fakat sonra başka bir patronun iş yerinde iş aramak zorunda kalırım. İşgücü, serflerin veya kölelerin aksine “özgür”, ama bu özgürlük yalnızca sistem içinde geçerli: Zamanımı ve işgücümü maaş karşılığında patronlara satmayı reddedersem o zaman burjuvazi benim açlıktan ölmeme göz yummaya hazır. Alman anarşist Erich Mühsam da şöyle diyor: "Eğer komünist anarşi için çalışıyorsak bu zenginliği değil, yoksulluğu ortadan kaldırmak içindir."
Sayfa 162Kitabı okudu
Evet, artık refah devletinin, geniş bir orta sınıf ve emeklilik fonlarını büyük şirketlerin hisselerine yatıran sendikaların varlığı gibi sebeplerden ötürü gerçekliğin çok daha karmaşık olduğu doğru. Ama muazzam zenginliklerin hâlâ birbiriyle örtüşen çıkarları bulunan ekonomik sömürüden geçinen bir sınıfı meydana getiren bir avuç kişinin elinde toplandığı da doğru. Bu sistemin hâlâ başlıca iki sınıfı var, biri burjuvazi (büyük özel şirket sahipleri erkekler ve nadiren kadınlar), diğeri ise proletarya, yani zaman ve işgücünden başka değiştokuş edecekleri bir değere sahip olmayan insanlar. Bu, fabrikalar için olduğu kadar son derece bürokratikleşmiş büyük hizmet sektörü firmaları için de geçerlidir. Bütün bunlar anarşistler için kabul edilemez ve rezil şeyler.
Sayfa 162Kitabı okudu
Reklam
Emma Goldman özel mülkiyetin "insanların ihtiyaçlarının egemenliği, ihtiyaçları karşılama hakkının reddi" olduğunu söylüyor. Maaşlı insanların yılda 11 aydan fazla bir süre boyunca (Kuzey Amerika'da) haftada 35-40 saatlerini ne zaman uyanacaklarına, yemek yiyeceklerine (ve bazen ne zaman tuvalete gideceklerine bile), nasıl giyineceklerine, ne zaman, nasıl, kiminle konuşacaklarına, hangi işleri nasıl yapmaları gerektiğine, üretilen şeyin ne işe yarayacağına karar veren bir patronun altında çalışmaya ayırırlarken (neyse ki okul bizi buna hazırlıyor!) demokrasi içinde, özgür ve eşit haklara sahip olarak yaşadığımızı iddia ettiğimizi düşünürsek liberalizmin bugün hâlâ büyük bir aldatmaca olduğunu söyleyebiliriz. Bundan şunu anlıyoruz, çalışma hayatının kapitalist düzene göre organize edilmesi tahakküm ve sömürüden başka bir şey değildir. Kârın nasıl dağıtılacağına patronun karar vermesi de cabası.
Sayfa 161Kitabı okudu
"Kapitalizmin ürettiği tek şey yalnızca kendisine karşı isyan etmek için sebeplerdir. Tüm kapitalist üretimler acı yaratır."
Sayfa 160Kitabı okudu
Ahlaki açıdan Bakunin şunu da ekliyordu: "Tanrı varsa, insan köledir. İnsan zekidir, adildir, özgürdür, dolayısıyla tanrı yoktur." Bu bakış açısından, inançlı insanların birtakım değerleri anarşistlerinkiyle aynı olsa bile hem tanrıya inanıp hem anarşist olmak mümkün olmayacaktır.
Sayfa 148Kitabı okudu
İstenmeyen bir bireyi dört duvar arasına kapatıp kapıyı kilitlemek nasıl sığ bir hayal gücünün ürünü!
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Halk arasında söylendiği gibi hapishaneler aslında birer suç okuludur.
Sayfa 135Kitabı okudu
Kısacası, anarşistler önüne geleni potansiyel katil, tecavüzcü veya hırsız olarak gören hâkim ideolojiyle tatmin olmazlar. Bu korku daha önce Thomas Hobbes'tan veya Darvinizmden ilham alan siyaset felsefesi tarafından, özelikle de kitle iletişim araçları, gerilim filmleri, polisiye filmler ve hatta korku filmleri tarafından sürdürülüyor. Adalet, özgürlük ve eşitlik durumunda toplumda çok daha az şiddet olacaktır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Hükmedenler ile hükmedilenler arasında ve zenginler ile yoksullar arasındaki farkları sürdürmek istiyorsanız zenginleri korumak ve yoksulları (örneğin hapse atarak) etkisiz hale getirmek için kamusal ya da özel bir polis teşkilatı olmadan yapamazsınız. Fakat devlet, özel mülkiyet, hükmedenler ve hükmedilenler, zenginler ve yoksullar olmayacağından kuşkusuz işlenecek ve cezalandırılacak daha az suç bulunacak anarşist bir toplumda polise daha az ihtiyaç olacaktır. Kim kime isyan edecek ve kim kimden çalacak?
Sayfa 134Kitabı okudu
Anarşistler ahmak değil. Devlet ortaya çıkar çıkmaz ne eşitlik ne özgürlük kaldı. Seçimli rejimlerimizde özgür olduğumuzu düşünüyoruz, çünkü birileri bizim yerimize siyasetle ilgileniyor, yani ortak meseleler konusunda karar alma sürecine katılmak zorunda değiliz. Başkaları bizim yerimize karar verirken özgür mü oluyoruz? Bu çok saçma. Pyotr Kropotkin'in dediği gibi "özgür olmanın en iyi yolu, temsil edilmek, her şeyi ama her şeyi takdiri ilahiye veya seçilmişlere bırakmak değil, bunları kendimizin yapmasıdır."
Sayfa 120Kitabı okudu
Ben geleneksel Fransız laik eğitim sisteminden geçtim ve söz konusu sistemde, sistemin sorgulandığı tek an lise bitirme sınavının konularından biri olarak bizden Montaigne'in bir cümlesini Rabelais ve Voltaire'e atıfta bulunarak tartışmamızı istedikleri andı. O cümle de şuydu: "İyice doldurulmuş bir kafadansa iyice şekillendirilmiş bir kafa yeğdir." Burada çelişkili olansa yazdıklarımızın iyi şekillendirilmiş bir kafanın iyi doldurulmuş bir kafa olduğunu varsayan bir sistemden geçmiş profesörler tarafından değerlendirilmesiydi. Hadi bakalım, o zaman aksi doğruymuş gibi davran.
Sayfa 117Kitabı okudu
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.