"Dimağ, beden, kalp üçü de birden terbiye görmeli.
Dimağı terbiye eden ilimdir.
Bedeni terbiye eden, spordur.
Kalbi terbiye eden ince hislerdir.
Bu üç terbiye arasında muvazene olmalı."
Yusuf Akçura’dan edindiğimiz bilgiye göre, Türk Yurdu Cemiyeti Nizâmnâmesinde Türk çocuklarına yönelik bir “pansiyon” açılmasına ilişkin bir madde bulunmaktadır.
"Mükemmeli yakalamanın incelenmesi anlamında kültür ,bizi gerçek insani mükemmelliği kavramaya götürürken ,insanlığımızı her yönüyle geliştirir; genel bir mükemmelleşme çerçevesinde toplumun tüm bölümlerini de geliştirir."
...Zira Meşrutiyet dönemi kitaplarında yer alan aile tasarımında erkeğin yurttaşlaşma sürecine özel alan içinden lojistik destek sağlayan "aydınlanmış" kadının, eşi karşısındaki eşitsiz konumuna rağmen, hakim olan duygu "muhabbet"tir. Başka bir anlatımla "muhabbet" aile temsilinin leitmotifidir. Buna karşılık erken Cumhuriyet dönemi Malumat-ı Vataniye ve Yurt Bilgisi kitaplarında yalnızca cinsiyetçi mesajlara yer verilmekle kalınmaz, ama aynı zamanda kadın ve erkek arasındaki ilişki, "muhabbet"ten büyük ölçüde arındırılarak vurgu "müşterek maksat" gibi soğukkanlı ve bir o kadar da politik bir mesaja kaydırılır.
Kısacası kitaplardan yansıyan aile temsili, Cumhuriyet'in militan yurttaşlık anlayışıyla buluşan, "militan-misyoner" bir ailedir
... ben Garp sermâyesinin Türkiye’ye girmesine taraftarım; fakat sermâye Türk tâbiiyyecini kabul ederek, tâbir-i diğerle Türk menfaatine tamamen tevâfuk etmek şartıyla (bittabii sermayedarların da menfaatleri mevcut olmak üzere) girmelidir.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ise, kongre nedeniyle “Milletin bütün müstakbel ümitleri Türk Ocakları etrafında toplanmış olan Türk gençliğine mâtuftur” şeklindeki açıklamasıyla Türk Ocakları’na verdiği önemi açıklayacaktır.