Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Georges Duby

Georges DubyBatı'da Aşk ve Cinsellik yazarı
Yazar
8.8/10
24 Kişi
208
Okunma
26
Beğeni
3.026
Görüntülenme

Georges Duby Sözleri ve Alıntıları

Georges Duby sözleri ve alıntılarını, Georges Duby kitap alıntılarını, Georges Duby en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
iste gercek aşk sevgi sadakat
Genç Plinius, eski bir hastalık sonucu "gizli yerlerinde çürümüş yaralar bulunan" bir adamın eşi bulunmaz kansının öyküsünü anlatır. Muayeneden sonra hastaya o kadar korkunç bir teşhis konur ki, kadıncağız "kocasına intihar etmesini önerir, kendisi de ona tutunur ve birlikte göle atlarlar."
Sayfa 254Kitabı okudu
Çoğu kez revirde geçirilen süreyi, öbür dünyaya geçiş izler­di ve bu geçiş de toplu bir ayinle olurdu. Kimse tek başına öl­mezdi: ölüm, eylemler arasında neredeyse en özel olmayan ey­lemdi. Tıpkı dindışı toplumdaki düğün töreninde olduğu gibi, ölenin etrafında adeta bir kutlama düzenlenir, birlikte yaşama­nın doruk noktasına ulaşılırdı. Hasta
Reklam
ask dualarının kadını düşünen yeri de var
Tümü kadınlar tarafından söylenen bu dualarda, erkeğin sonuna kadar "dayanması", böylece kadının birleşmeden haklı olarak beklediği tüm fiziksel zevki sağlayabilmesi istenmektedir. Erkeğin eşini orgazma ulaştırma yeteneğine erotik dilde nish libbi, yani "yürek kalkması" denilmekteydi, bu da tümüyle şeffaf bir benzetmeydi.
Dilin esnekliği, olduk­ça katı kurallara tabi olan görsel mecazdan daha fazla özgürlüğe im­kan verir. Edebiyat, belki de plastik sanatlardan daha özgür ve da­ha kapsayıcıdır, fakat burada da Efendi'nin arzusu baskın gelir. Guillaume de Poitiers'nin on ikinci yüzyılda şarkısını söylediği "saf aşk"ın "Hanımefendi"si erkeklerin kalplerinin hükümranı gibi görünebilir, fakat unutulmamalıdır ki, "bu şiirler kadını değil, erkek­lerin kadın imgesini" ya da yeni bir cinsel strateji seçmiş olan bazı erkeklerin öne çıkarmayı tercih ettikleri bir imgeyi gösterir. Oyun de­ğişmiştir, fakat kontrol erkeklerin elindedir.
Sayfa 10 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 1. Basım (2005)Kitabı okudu
1200'den önce Kilise'nin aristokrat evlilikleri üze­rindeki etkisi yüzeysel ve muğlak görünmektedir. Rahibin var­lığı, kamusal alanda kadın üzerindeki erki kocasına aktaran ve kadını özel alanın efendisi konumuna getiren "evlilik" töreninin anlamını pek değiştirmez; nişanın Kilise'nin huzuruna taşınma­sı, törenin akrabalar topluluğunun egemenliğinden alınması an­lamına gelmez. Azize Ode'un Hayatı'nda olanların tersine, baki­renin suskunluğu, kilise hukukçularınca örtük bir onay olarak kabul edilir. Son olarak, kocanın fikir değiştirmesine veya itti­fakların tersine dönmesine karşı kadına sağlanan ve Hıristiyan Hümanizminin değerli bir katkısı sayılabilecek teminatlar da, şaşırtıcı bir kurala körü körüne bağlılık yüzünden neredeyse yürürlükten kalkmıştır. Kurala bağlılığın baskın çıktığını var­ saysak bile, kocasının ailesine dahil olan yabancı kız, şüpheli bir konuma düşerek Azize Godelieve gibi ezilmez mi? "Arkaik" top­lumlar, şüphesiz Bertulfun annesine atfedilebilecek bir kural uyarınca, kuzini yabancı ya tercih eder...
Latincede mevcut kayın­ peder-üvey baba ayrımı Fransızcada yoktur, tek sözcükle karşı­lanır (beau-pere), aynı türden bir başka örnek de, kardeş ve üvey kardeş ayrımıdır; şüphesiz çok sayıda acemi savaşçının ve ilk doğumunu yapan kadının ölüme kurban gittiği bir toplumda sık sık tekrar evlenilmesi, böyle ayrımları gerekli kılmıştı; eşlere oldukça kısıtlı bir ortak yaşam umudu tanıyan bir demografik düzenle uzun birlikteliklere istisnai derecede elverişli olan gü­nümüz düzeninde, çifte veya "aile"ye aynı şekilde yaklaşama­yız. Patruus (amca) ve avunculus (dayı) arasındaki ayrım gerçek­ten sabit ve doğrulanmış olsaydı, tam anlamıyla sosyolojik yo­rumlara daha açık olurdu; Fransızcadaki 'oncle'un kökeni avunculus'tur ve bu son derece antropolojik ilişkinin meraklıları da bilhassa onunla ilgilenir. Ne var ki, tutumlar düzeyinde yeterin­ce doğrulanmamıştır ve adlandırma sistemi biraz bulanıktır. Ör­neklerini çoğaltmayacağımız farklılıklara karşılık, karşımıza ne­pos'un çifte anlam sorunu çıkar: yeğen mi, torun mu? İlk anlamı ağır basar ve Fransızcaya da bu anlamıyla geçmiştir; sebebi, muhtemelen pek az çocuğun dedelerini görmüş olmasıdır; sağ­lam Capet soyunda bile 1214'ten önce bir dede-torun karşılaş­ması görülmez.
Reklam
tarihte müstehcenligin kriterleri
Evlilik kontratlannda müstakbel kocanın "ne erkek ne kadın odalık tutmayacağının" belirtildiği, Marcus Aurelius'un günlüğünde hizrnetkfı.n Theodotos ve hizmetçisi Benedicta için duyduğu arzuyu nasıl yendiğini anlatarak övündüğü bir dünyaydı bu. Bu dünyada, insan davranışlan cinsiyete, kadınlara ya da oğlanlara duyulan eğitime değil, aktifliğe ya da pasifliğe göre değerlendiriliyordu: Aktif olmak erkek olmak dernekti, karşıdaki pasif insanın cinsiyetinin hiçbir önemi yoktu. Erkekçe zevk almak ya da kölece zevk vermek, bütün mesele bundaydı. Kadın, tanımı gereği pasifti, meğerki bir canavar olsun, bu da zaten söz konusu bile değildi, çünkü sorunlar erkek bakış açısıyla ele alınırdı. Çocuklann da bir önemi yoktu, önemli olan yetişkin erkeğin onlann hizmetine girerek zevk vermemesi, onlardan zevk almasıydı. Roma'da bu çocuklar önemi olmayan kölelerdi, Yunanistan'da ise henüz yurttaşlık hakkını elde etmemiş, bu yüzden de onurları- nı yitirmeden pasif olabilecek delikanlılardı.
Kadın çıplaklığı, Pisanello'nun görüşünde kızıl saçlı ve sağlıksız sefahattir; aynı zamanda, esir düşmüş kadınların zorla teşhir edilerek Roma imparatoru'nun seçimine sunulması veya meşalelerin ışığındaki şiddet sahneleridir. Erkek çıplaklığı ise, edebi metinlerde çılgınlığın veya vahşi hayatın hayalleriyle bağdaştırılır; kurt-çocuğun, aklını kaybetmiş şövalyenin ne hafızası vardır ne de hareketleri kontrollüdür, onları yeni bir deri örtmektedir; Vl Charles'ın sarayına vahşi insanı sokarak görgü kurallarını zorlayan Alevler Balosu felaketini, kamuoyu, yasağın onaylanması olarak yorumlar.
Sayfa 598
Paris Ev Yönetimi'nin "Beşinci madde"sinde tanımlanan mahremiyet hiyerarşisi, merkezi koca olan merkezcil bir ilişki alanıdır: "[ ... ] kocanızı bütün yaratıklardan çok sevmeli ve samimi olmalı, iyi ve yakın can akrabalarınızı ve kocanızın akrabalarını orta derecede sevmeli ve samimi olmalı, bütün diğer erkeklerden uzak durmalı, münasebetsiz ve aylak delikanlılardan kesinlikle uzak durmalısınız . . . "
Sayfa 366
Akrabalığın İşleyişi'nin yazan, Ortaçağ uzmanlarından ayrıca kız alıp veren toplulukların tanımını geliştirmelerini talep eder. Marc Bloch'un da fark ettiği gibi, ayrım gözetilmeyen soy zinciri daimi toplulukların kapsamının saptanmasına izin vermez: Her evlilik, akraba topluluğunu yeniden biçimlendirir. Ne var ki, hakim bir konutta ve atalardan miras kalarak korunmuş arazide köklenen babayanlı soy, ayrım gözetilmeyen can dostluğu temelinde etken olduğuna göre, kız alıp vermede türdeşleriyle birlikte esas taraf kabul edilmelidir.
Sayfa 132
1.000 öğeden 931 ile 940 arasındakiler gösteriliyor.