Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Halide Nusret Zorlutuna
Halide Nusret Zorlutuna Yorumları ve İncelemeleri
Halide Nusret Zorlutuna yorumları ve incelemelerini, Halide Nusret Zorlutuna kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Halide Nusret Zorlutuna puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Halide Nusret’i “pek”sevdim...
Eserin türü otobiyografik roman.Başlangıçta adını “Dört Mevsimden Yapraklar”olarak kurgulayan Nusret geçkin bir yaşta eseri kaleme aldığından dört mevsimini ele alamama endişesiyle bu ismi vermiş.Okurken kimi yerlerde de bunu o kadar hissediyorsunuz ki sanki ölümüne bir kala yazarın anlatacağı şeyler o kadar birikmiş ki birini anlatsa diğerini anlatamamaktan korkmakta ya da bazı yerlerde bunu bu kadar uzattığımın kusuruna bakmayın deyip okuyucusuyla da ikili bağ kuruyor. Halide Nusret’in(1901, İstanbul - 10 Haziran 1984 ) doğumundan evlendiği yıl olan 1930 yılına kadarki otobiyografisini anlattığı otobiyografik roman tarzında bir eser. “Trablusgarp Harbi’ni, 31 Mart Vak’ası’nı, Birinci Cihan Harbini, Cumhuriyet yıllarını ve sonrasında Türk modernleşmesinin en sancılı” günlerini anlatan belgesel nitelikli bir öz geçmiş ve hatırat kitabıdır. Dönemin önemli yazar ve şairlerinin kendisine yazmış olduğu kimi mektupları da içinde barındırıyor.Çok beğendiğim bana büyük katkısı olan bir eser oldu.
Mükemmel, çok zarif ve özenle kullanılmış bir dil... İnsana insanlığını sorgulatan, acaba bende bu kadar güzel bir insan mıyım, çevremdekilere bu kadar güzel değer verebiliyor muyum, sevip seviliyor muyum sorularini sorduran muazzam bir eserdi.
Şahsen bir ögretmen adayı olarak bana çok sey sorgulatti ve ögrencilerin benim için ne kadar değerli olacağını gösterdi. Umarım bende gerçekten sevilen, değer gören ve bunlarin karşılığını misliyle verip kazandığı parayi sonuna kadar hak eden bir ögretmen olurum.
O kadar güzel bir ogretmen ve öğrenci ilişkisi vardi ki kitapta hayret ediyordum her hikayede. Hikayelere ayrılması ve hikayelerde ögrencilerin betimlemeleriyle beraber karakterlerini ve hayatlarını bu kadar nazik bir şekilde anlatması resmen ruhumu okşadi. Gerçekten var mı böyle ögretmenler diye sorguladım. Yoksa seneler önce insanlar birbirlerine gerçekten bu kadar saygı duyuyor muydu ? Yani geçmişe özel bir hikayemiydi bu? Bilemiyorum. Ama ögretmenlikle ilgili cok şey öğrendiğim bir kitap oldu.
Kesinlikle okunmasi gereken, hemen bitirilebilecek ve akilda kalacak bir kitaptı.
"Garip fikirlerim, itikatlarım filan da yok. Onlar sana garip geliyor. Çünkü sen, geçen asırdan arta kalmış gibisin." Ah ne kadar da büyük büyük laflar ediyordun sen Mecla! Hürriyete düşkün, evlat sahibi olan anne ve babaları mücrim ilan eden Mecla...
Oysa hayat bir yıl kadar kısa bir zamanda dahi nasıl değişebiliyordu. İnsan nasıl esefle başını duvardan duvara vurmak istiyordu. Nasıl da utanıyordu ettiği koca koca laflardan. Gönlünü Talat'a kaptıran Mecla, Talat ile birlikte olmakta hiçbir mahzur görmemişti. Çünkü seviyordu ve evlenecekti onunla. Oysa Talat "Benimle birlikte olan bir kadının beni başka adamlarla bu şekilde aldatmayacağını nereden bileyim" deyip yüzüstü bırakacaktı Mecla'yı. Ve işte o zaman anlayacaktı Mecla, bu hayatta hürriyetten başka değerlerin de mevcudiyetini. Peki kızı? Ona da böyle fikirlerini cesurca anlatabilecek miydi? Yoksa onu korumak için elinden geleni yapacak mıydı? Lakin hep aynı soru onun peşini bırakmıyordu:
"Gül'ün babası kim?"
Ve İbrahim Mümtaz... Ah sen ne güzel adamsın. Mecla'dan yaşça büyük bu adam, Mecla'nın odasındaki kitaplığında kitapları olan bu adam; nasıl olup da düşecekti bir gün Mecla'nın yoluna?
İtiraf ediyorum ki İbrahim Mümtaz tam aşık olunacak adam
Yazarın ilk okuduğum eseri Küller'di. Onu da çok beğenmiştim ama buna resmen bayıldım. Halide Nusret'i bu kadar geç tanıdığım için çok pişmanım. Şiddetle tavsiyemdir. Kitaplar oldukça uygun fiyatlı, bence muhakkak ekleyin sepetlerinize.
" 'Küller'imde yaşatmak istediğim vaka ve kahramanlar için 'muhayyel' diye dudak bükenler var, onlara sorarım: Her gün hakiki hayat tipleri önünde o kadar bulanan zavallı ruhlarımız, 'hayal' adlı mübarek teselliyi kitaplarda da bulmasın mı?"
Halide Edip'in Handan'ı kadar beni etkileyen bir eserle karşınızdayım bugün. Halide Nusret
SAMİMİYET, İÇTENLİK, BAĞLILIK... NE DERSENİZ...
Öğretmen olan Halide Nusret Zorlutuna Anadolu’nun dört bir köşesinde, kendisinde iz bırakan öğrencileri hakkında duygularını kaleme almıştır. Yıllar sonra kitap hakkında yazdığı ikinci önsöz benim çok hoşuma gitti. Özeleştiride de bulunan yazar, yılların birikimiyle tekrardan yıllar öncesi bir bakış atarak adeta duygu karşılaştırması yapıyor.
“Bal gibi isim tamlaması” diye bir bölüm geçiyor kitapta. Bu kadar samimi bir bölüm olamaz. :) Yazarımız daha önce tamlamayı anlatırken bir öğrencisine gayret etsin diye bu ifadeyi kullanıyor. Başka bir öğrenci ise defterine bunu “Bal gibi isim tamlaması” diyerek kaydediyor. Konu tekrar açıldığında ise cevaben bu ifadeyi kullanıyor. Halide Nusret bu durumu ‘öğretmenlik hayatımın en büyük kahkahasını attım ’diyerek dile getiriyor.
“Bana “Öğretmenim” diyen ses, beni “Annem” diye çağıran ses kadar sevgili ve kıymetlidir.” Bu sözler yazarın öğrencilerine ne kadar derin bir sevgi ile bağlı olduğunu yeterince anlatıyor. O, onların sadece öğretmeni değil aynı zamanda anneleri olmuştu her zaman.
Her öğretmenin okuması gereken bir kitap.
Ahh Vildan, canım Vildan! Nasıl da sessiz, kimsesiz ve yalnızsın. Sen de biraz da olsa kendimi gördüm sanki. Ahh o sessizliğin, kocaman bir ailede olsan da kimsesizliğin, kimseye karşı gelemeyişin ve her şeyi o güzel yüreciğine gömmen.
Nasıl da üzüldüm yaşadıklarına. Çocukluğunda ve genç kızlığında babana hasret kalman ve aileden kimsenin seni fark etmemesi, evlendin ne kocan değer verdi ne de kayınvaliden. Tek kardeşin Lerzan'in yanında hep sönük kaldın. Hayat en sonunda evlatlarınla da sınadı seni. Ahh Vildan!! Çok güzeldin, çok güzel yürekliydin. Içim burkularak okudum hikayeni.
Ahh içim çok dolu. Bir kadın hiç hak etmediği acılar yaşadı. Kitap iki kız kardeşin yaşadıklarını konu alan ve osmanlı devletinin çöküşüne denk gelen bir zamanda geçiyor. Kitaba ilk başladığınızda sanki Lerzan'in hayatını anlatıyor sanıyorsunuz ama asıl konu Vildan'ın yaşadıkları...
Kitabi çok beğenerek ve hüzünle okudum. Tavsiye ederim. Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar diliyorum :)
143 syf.
10/10 puan verdi
Kitapta bir köy öğretmeninin müşahedeleri, anıları vardır. . Halide Nusret Zorlutuna'nın anne gibi yüreğinize dokunacağı şefkat dolu bir kitaptır. Her eğitimcinin okuyup istifade etmesi gereklidir.
Bir solukta okuduğum kitabım Türkiye'nin bir çok şehrinde öğretmenlik yapmış Halide Nusret Zorlutuna'nın anı defteri.
Anlayacağınız talebelerinden küçük dostlarım diye bahsediyor. Kimi zaman anne şefkatiyle yaklaştığı kimi zaman kızdığı talebeleriyle olan ilişkilerini anlatıyor.
Ondaki görev aşkı takdir e sayan. Bazı bölümlerden gerçekten etkilendim. Duygulandım. Umarım bizler de yıllandıkça en az onun kadar iyi öğretmenler oluruz.
Buna ek olarak dikkatimi çeken bir başka şey de çok sıkıntı çektiği öğrencilerinden bahsederken bile hep basarisizdilar ama terbiyeliydiler diye anlatması.
Keşke günümüzde de böyle bir derdimiz olmasa.
Tam bu noktada eğitim aile başlar demek geliyor içimden.
Buna ek olarak öğrenmemeye inat eden çocukların bir öğretmen için en zor şey olduğundan yakınıyor. Hatta felaket diyor. Öyle tatlı anlatmış ki o bölümü tebessüm ettim. Ve inanır mısınız bu anlattığı bölümde görev yaptığı yer Şanlıurfa (ben de orada 4.5 yıl görev yaptım)
Haziran dönemi seminerlerinde bizlere tavsiye edilen bu kitabı ben de sizlere tavsiye ediyorum. İnşallah Zorlutuna'nın başka kitaplarını da okuyacağım.
Halide Nusret farklı şehirlerde, farklı okullarda edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Öğretmenlik macerasında yüzlerce çocuğa ve hayata dokunmuştur. Onun için öğrenciler, sadece ön sırada oturan çalışkan çocuklardan ibaret değildir. Başarısız, sessiz, aksi, içine kapanık öğrencilerini de kazanmaya çalışmıştır. Onun için her öğrenci bir kitaptır. Kimisine anne, kimisine abla olmuştur. Hatta bir öğrencisi için kız istemeye bile gitmiştir. Öğretmenlik yaparken hatalar da yapmıştır. Ön yargılı olmuştur bazı öğrencilerine, bazılarına fazla şans vermiştir, bazılarını yargılamıştır. Sadece öğretmen değil, öğrenen de olmuştur. Bir sürü küçük dost edinip hepsinden çok şey öğrenmiştir, özellikle de sevgiyi. Hastalanıp okula gidemediğinde camının önüne küçük dostları gelmiştir. “Belki adımı bile unuttular” diye düşündüğü küçük dostlarının isimlerini hiç unutmamıştır.
Bir çok mesleğin gözden düştüğü şu dönemde bu kitabı iyi ki okumuşum. Bana mesleğimi niye sevmem gerektiğini hatırlatması bir yana çok tatlı bir eser.
İstanbul'da doğan yazarımız Halide Nusret, Meşrutiyet döneminde Kerkük'te mutasarrıflık yapan, II. Abdülhamit devri gazetecilerinden Mehmet Selim Beyin kızıdır. Kerkük'te özel