İslamiyet açısından, iyi huylu “müslüman cinler” de vardır. Bu tür cinler daha çok büyücülükle uğraşanların ilgisini çekmektedir. “Huddam” (hizmetçiler) adı altında “cinci hoca”ya bağlanan bu cinler sayesinde hastalıkların iyileştirildiği, kötülüklerin defedildiği ve birtakım doğaüstü olayların meydana getirildiği varsayılmıştır.
“Ayşen, Ayten, Aysun, Gülişah! Hadi bakim, bacaklarından yukarıya doğru bedenine giriverin hanım kızımızın!", diye ortalık yere yüksek sesle konuşuyor Cevat hoca. Kim bu Ayşen, Ayten, falan filan? Meğerse hocanın teşhiste bulunan doktor cinlerinin adları imiş bunlar. Eh, müslüman mahallesinde salyangoz satılamayacağı gibi, Türkiye'de de hani o kitaplarda adı geçen “Behruşyaşin, Efremaşin" gibi cinlerle ticaret yapılamıyor olmalı, diyoruz. Şimdi bu görünmeyen Ayşen, Ayten cin kızlarımız neden Çiğdem hanım kızımızın genellikle adet olduğu üzere ağzından veya kalbinden değil de bacaklarından yukarıya doğru muayeneye başladıklarını anlamaya da ilmimiz yetmiyor. Allahtan, hocanın cin tayfası erkek cinsinden değil. Yoksa, rezaletin boyutu daha da büyüyecek!
İngilizce'de bugün "karabasan" anlamına gelen "nightmare", 13'üncü yüzyılda, geceleri dişi bir at (mare) biçiminde gelen veya ata binerek gelen Kara Elfler'in Kraliçesinin adıydı ve insanlara kabus gördürdüğüne inanılırdı.
Bu kelime Fransızcaya "cauchemar" (sıkıştıran hayalet) olarak geçmiştir. Keza, Almanca'daki "Alptraum" (karabasan) kelimesi, uyuyan insanın göğsüne çıkarak nefesini kesen "Alp" adındaki Kara Elfin gördürdüğü rüya (traum) anlamına gelir.
Aslında ritüel ve hiyerarşi kurallarına bakacak olursanız, son dönem Mısır rahiplerinin Roma üzerindeki etkisinden Kilisenin ne denli etkilendiğini kolaylıkla görebilirsiniz. Papalık bir bakıma eski İsis-Osiris-Horus geleneğini Kutsal Ruh-Baba Oğul şeklinde taklit etmekten başka bir şey yapmamaktadır. Bunların ise İsa'nın öğretisiyle hiçbir ilgisi yoktur.
Cadılıkla suçlanmak için de öyle olağanüstü bir şey yapmaya gerek yoktu. Mesela, bir kimsenin yüzünde, kolunda veya kaba etinde belirgin bir beni veya ten lekesi varsa, bu işaret o kişinin Şeytanla işbirliği yaptığına kesin bir kanıt sayılırdı. Ormanda biraz fazla dolaşıp yabani bitkileri toplayarak sebze çorbası yapan kadınlar da emrindeki cinlere ziyafet vermekle suçlanıp apar topar Engizisyon heyeti karşısına çıkarılıyordu. Eğer bir kadın kilisedeki ayin sırasında esnerse, kutsal sözleri duyan içindeki cinin kaçmak için ağzından çıkmaya çalıştığına hükmedilirdi.
Mesela, bir kimsenin yüzünde, kolunda veya kaba etinde belirgin bir beni veya ten lekesi varsa, bu işaret o kişinin Şeytanla işbirliği yaptığına kesin bir kanıt sayılırdı. Ormanda biraz fazla dolaşıp yabani bitkileri toplayarak sebze çorbası yapan kadınlar da emrindeki cinlere ziyafet vermekle suçlanip apar topar Engizisyon heyeti karşısına çıkarılıyordu. Eğer bir kadın kilisedeki ayin sırasında esnerse, kutsal sözleri duyan içindeki cinin kaçmak için ağzından çıkmaya çalıştığına hükmedilirdi.
Titanların en ulusu olan tanrı Kronos, ilk insan soyunu topraktan değil de altın madeninden yaratmış. Bu ilk soy, tanrılar gibi dertsiz belasız, büyük bir mutluluk içinde uzun bir dönem yaşamışlar. Vakitleri tamam olunca da tatlı uykulara dalarak huzur içinde ölmüşler. İkinci soy ise altından daha az değerli olan gümüş madeninden yaratılmış.
Hesiodos Pandora Efsanesi'nde "Eskiden yeryüzündeki ölümlü insanlar dertsiz ve kaygısız yaşarlardı, Ker 'lerin getirdiği hastalıklara bulaşmadan." der. İhtiyarlığın da bir tür doğaüstü gücün etkisiyle meydana geldiğini düşünüyordu Eski Yunanlılar.
Odysseia destanında, büyücü Kirke tarafından önceden uyarılan kahraman Odysseus, Sirenlerin bulunduğu adaya geldiğinde, denizcileri tatlı sesleriyle büyüleyip gemilerin kayalıklara çarpmasına sebep olan bu cinlerin şerrinden, arkadaşlarının kulaklarını balmumu ile tıkamak suretiyle kurtulabilmiştir.