Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hande Eslen Ziya

Hande Eslen ZiyaErkekliğin Türkiye Halleri yazarı
Yazar
8.0/10
2 Kişi
8
Okunma
0
Beğeni
897
Görüntülenme

En Yeni Hande Eslen Ziya Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Hande Eslen Ziya sözleri ve alıntılarını, en yeni Hande Eslen Ziya kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sancar (2009), toplumun çeşitli kesimlerinden erkeklerle yaptığı araştırmasının sonuçlarında, evliliğin bu erkekler tarafından nasıl tanımlandığını, ne ifade ettiğini ve bu erkeklerin evlilikle ilgili beklentilerini sunuyor. Sancar'ın bulgularına göre, erkeklerin sosyo-ekonomik statüleri, yani "sosyal sermaye"leri düştükçe, evliliğin ve bir aileye sahip olmanın erkekler için anlamı ve önemi artıyor.Buna göre, erkeklerin sosyal ve ekonomik imkanları azaldığında, toplum içinde saygın bir yere sahip olmanın ve kendilerini başarılı görmelerinin yegane yolu, aile reisliği konumunu sürdürebilmekten geçiyor.
Sayfa 49 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Sirman (2001) Türkiye'de babalık konumunun ilişkisel olmaktan çok erkeklerin yaşam gelişimleri içerisinde bir erkeklik aşaması olarak algılandığını belirtiyor. Benzer şekilde, Delaney (1991) çocuk sahibi olmanın erkeklerin yaşamında önemli olduğunu, baba olmanın kişinin kendi erkekliğini ve yetişkin oluşunu sosyal dünyaya kanıtlayarak gücünü göstermenin bir yolu olduğunu söylüyor. Bu kavramlarda baba-çocuk ilişkisinden çok babanın kimlik tanımına vurgu yapıldığını gözden kaçırmamalı.
Sayfa 29 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Reklam
Gavanas (2008), günümüzdeki babaların bir ikilem yaşadığını dile getiriyor. Günümüzde, baba olan erkekler bir yandan evine para getiren, kamusal alanda çalışan, evden görece uzak olan ebeveyn rolüyle karşı karşıya kalı­yor. Diğer yandan, baba-çocuk ilişkisinin önemi gittikçe daha fazla vurgulanıyor, babalardan çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmeleri bekleniyor. Bu ikilemin yarattığı yaygın "baba modeli" ise çocuğuyla eğlenerek vakit geçiren babalar oluyor. Böylece, hem yeni söyleme uygun olarak çocuğuyla ilgilenen, hem de evle mesafesini koruyarak erkekliğini muhafaza eden bir baba figürü oluşuyor.
Sayfa 19
Evi geçindiren kişi olmak, yani en çok evin dışında, iş yaşamına dahil olmak, babaların çocuklarının hayatındaki fiziksel mevcudiyetini yapısal olarak iyice kısıtlıyor. Öte yandan, çocukların zihninde otoriter bir konuma sahip olmak, babalar ve çocuklar arasında kurulabilecek duygusal yakınlığı da engelliyor. Bu durumda, anne ve çocuk arasındaki hem duygusal hem fiziksel bağlar gelişirken, baba hep dışarıda kalıyor, yani bir “üçüncü kişi” oluyor.
-Erkekliğe yüklenen misyon farklı. En basitinden; erkek ağlamaz, erkek dirençlidir, erkek metanetlidir ... Bana göre öyle değil. Çok daha duygusal, kadına göre çok daha metanetsiz. -Güçsüzlük mü kabul ediyoruz bunu? Aslında ağlamak güçsüzlük değildir. O an duygusal bir tepkidir. Fakat erkek olarak göstermemeye çalışıyoruz.
"Kadın olarak 100 yıl yaşayacağıma, erkek olarak 1 gün yaşar ölürüm" cümlesini duyduğumda inanamadım. Trabzonspor'un kulüp başkanlığını yapan bir insan TV'ye çıkıp öyle bir laf ettiğinde, insanların isyan etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bakıyorsun, biz çay saatinde konuşuyoruz böyle şeyleri, birçoğu doğal karşılıyor. Katılmasalar bile, bunu kötü niyetle söy-lememiştir deniyor. Benim açımdan erkeklik çok normal, fazla bir anlamı yok. İnsan olmanın bir parçası.
Reklam
Ara bulmaya çalıştım hep eşimle annem arasında. Tabii bu arada biz de bayağı yıprandık. Ne kadar yapsam da yetmiyordu. Durmadan hastalanı- yor, hastaneye götürüyorsunuz. Evin erkeğisiniz ya, siz götüreceksiniz.
Çoğu arkadaş çevresinde bir erkek kadına gitmediği zaman erkek olarak görünmüyor, hemen "Ya sen erkek değil misin?" diyorlar.
Katılımcıların büyük çoğunluğu, erkeklik kavramının erken yaştan itibaren çev- redeki insanlar ve kurumlar aracılığıyla kendilerine aktarıldığını vurguluyor ve toplumun bireyler üzerindeki etkisine gönderme yapıyor. Yapılan görüşmelerde bize, erkeklik rolünün, kimliğinin oluşum sürecinin aileden başlayarak din, ar- kadaşlar ve askerliğe kadar onları çevreleyen insanlar ve kurumlar tarafından şekillendiği anlatıldı.
Trabzon
Trabzon geçmişini arıyor. Çok daha farklı bir şehirdi Trabzon. Daha sosyal, daha kültürel değerlere önem veren bir kentti. Daha doğrusu kentsel yaşam daha etkindi. Şimdi artık beton, köy görünümünde, insan deposu yani. Çok fazla bu kentleşmeye önem verilmiyor. Nasıl bir örnekle bunu tarif edebilirim? insanlar için bugün sosyal yaşam, alışveriş merkezinde alışveriş yapmak, konsept bu. Halbuki insanlar bu ilişkileri tiyatroda, sanat sunumunda, birbiriyle ilişki kurabilir. Şimdi öyle bir şey yok. Sanatsal faaliyet yürütmeye çalışan yerlerde, müzik, folklor derneklerinde, bakıyorsunuz hep aynı yüzler. Çok yaygın değil yani. Onlar uğraş sarf edip, bunun değerine katkıda bulunmaya çalışıyorlar. Gözlemim bu. Daha köylü bir beton yığını. O günkü Trabzon'la bugünkünün farkı o.
Reklam
Çalışan hisseder. Çalışmayan okur geçer.
Başarılı olmak için fedakarlık yapılması gerektiğinin altını çizmek, güçlü temalardan biri: -Ben çoğunlukla onu yapmaya gayret gösteriyorum. Saat 19.00, 20.00 civarı dükkanımdan çıkıp eve gidiyorum. Gece 24.00'e kadar eşimle ve çocuğumla vakit geçiriyorum, yemeğimi yiyorum, televizyon izliyoruz. Daha sonra uyku saati gelip 24.00'de herkesi yatırdıktan sonra ben ikinci mesaiye gidiyorum. Bazen 02.00'de bitiyor işim, bazen 03.00'te, bazen 06.00'da bittiği bile oluyor. İki, üç saat yatıyorum. Kahvaltımı yapıp, tekrar işe gidiyorum. Bazen böyle olması gerekiyor. Çok da az değil, bazen ayda en azından beş, altı kez bu cereyan edebiliyor.
Sayfa 162
Türkiye 221 'incisi olmuştum ben. Yerleşemedim, yerleşemememe şaşırdım. Kesin yerleşmem lazım benim o puanla. İyi bir puan almıştım, 85.543 kişi giriyordu, hala rakamı hatırlıyorum, 241 'inci oldum. O dönem 1.200 kadar memur alınıyordu. Yerleşemedik, 2001 yılında. Ardından ticarete girdik ve bir süre farklı işlerde çalıştım. Bir akrabamız vardı, harita mühendisliğinde. Belli bir süre köylümün yanında çalıştım. Sonra 2003-4 yılında perde sektörüne girdik. Perdecilik yapıyoruz esnaf olarak. Dar kazançla devam ettiriyoruz.
-Sınava üç ay var, coğrafya hocam dershanede şunu söyledi, "Sen boşuna geliyorsun" dedi, "Niye hocam" dedim, "Sen uyuyorsun" dedi. Gerçekten de uyuyorum ben. inşaattan gelmişim, soğuk, içerisi sıcak, ben anca bir saatte kendime geliyorum. Coğrafyacı beni hep uyuyor görüyor, ben ikinci ders biraz daha açılıyorum, üçüncü ders kendime geliyorum. Kazandığımı dershaneye verdiğim için, bazen yol parası olmuyordu, arkadaşlarla dolmuş durağına kadar geliyordum, bana "Sen niye gelmiyorsun" diyorlardı. Ben "Bir sigara yakayım da ondan sonra" diyordum, herkesin gittiğinden emin olduktan sonra yürüyordum. Önce yürüyerek gitsem, beni görecekler, o yüzden sonra gidiyordum. Yürüyerek giderken de işlediğimiz konuları düşünüyordum.
Gerçekler.
- 11 kardeşiz. inşaat işi adamıyım, ilkokul mezunuyum. Diyarbakır'a göç ederken, maddi durum olmadığı için okulu bırakmak zorunda kaldık. Bazı insanlar inşaatçı insana değer veriyorlar. Bazı insanlar var, "İnşaatçı adamdan ne çıkar" ama böyle olmaması lazım. Biz ekmek peşine düşmüşüz. Bir ekmek kazanmak için buradan İstanbul'a, Ankara'ya, Antalya'ya gidiyorum. Türkiye'nin her tarafını geziyorum. Kriz olmadığı zaman, belki kışın gelirdim bir iki ay evde dururdum. Hep dışarıda o zaman. Ben de istiyorum evimde oturayım, çocuklarımın yanında oturayım, eşimle oturayım. Evim sıcak olsun, temiz olayım. inşaatlara giriyorsun, mecbur olmasan inşaatlara girer misin, valla benim yevmiyem çıksın da ne olursa olsun, kimseye muhtaç olmayayım, başımı kimseye eğmeyeyim de ne olursa olsun, ben her işi yaparım.
83 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.