Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hüsnü Aksoy

Hüsnü AksoyDüşün ve Aşkın Gizemi yazarı
Yazar
7.2/10
6 Kişi
14
Okunma
1
Beğeni
643
Görüntülenme

En Beğenilen Hüsnü Aksoy Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Hüsnü Aksoy sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Hüsnü Aksoy kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu da Hegel'den:
Aşık olunan kişilik, onu oluşturan niteliklerden fazla bir şey olduğundan, biz kişiliğe değil kişilikte ortaya çıkan bu fazlalığa aşık oluruz.
Reklam
Empati normal koşullarda ve rasyonel biçimde kavranamayan, farkedilemeyen, algılanamayan, kişiliğin farklı, ayırt edici ve özgül yanlarını sezgi yoluyla algılama olanağını verir bize. İlişki içinde olan kişiliklerin özgül yanları, kendini sezgide verir ilkin. Sezgi sayesinde biz, bir anda, farkında olmadan, kendiliğinden ortaya çıkan kimi ışıklar, parıltılar, gölgeler sayesinde karşıdakinin şu ya da bu yanını algılayıp, onunla içsel ve dolaysız bir bağlantının içine gireriz.
Sezgi sadece kavramların içeriğini oluşturup, aklın somut ve etkin işlemesine yol açmaz; ama aynı zamanda ussal çıkarımların, mantıksal işlemlerin kesintiye uğradığı, tıkandığı, koptuğu anlarda ortaya çıkan boşlukları doldurur, anlam kaymalarını önler, belirsizlikleri giderir. Sezgi, bilinçaltından kaynaklanan yaratıcı güçleri dışavururken, akıl ile bilinçaltı arasında canlı bir bağ kurar. Bu bağın oluşturduğu tasarımlar olmadan, akıl yaratıcı süreçleri biçimlendirme gücünü kendinde bulamaz. 
Dünya edebiyatının ilginç iki tipi olan Don Juan ve Kazanova, ataerkil değerlerin cinsel içerikli aşktaki simgeleştirilmiş en yetkin tipleri olarak karşımıza çıkarlar.
Saygıyı içeren, özerk ve özgül kişilikler olarak birbirlerini anlama ve tanımanın olmadığı yerde üretici sevgiden, yaratıcı aşktan bahsedilemez.
Reklam
Sık sık ölümün kıyısında dolaşanlar, her seferinde sıfırdan başlayanlar, her tökezleyişten sonra dikilip kendi ayakları üzerinde yürüyenler, yaşama düşünden esinlenirler sık sık. O düş ki hepimizin ortak mayasıdır. Bizi besleyen bu maya çürüdüğü zaman, cansız bir malzeme yığınına dönüşürüz oracıkta. Bu mayanın içinde yoğurur dururuz kendimizi. Bazen bir dostluk rüzgârıdır tepemizde esip duran, bazen sevgilimizin titrek sesidir boşlukta bizi sarıp sarmalayan.
Yüceltme eylemi, bir sanat yapıtının ortaya çıkmasına kaynaklık edebileceği gibi, zengin, çok yönlü ve özgür kişiliklerin içinde biçimlendiği aşk denilen bir duygulanımın ortaya çıkmasına da yol açabilir. Yüceltmenin ortaya çıkardığı, öznel anlam yüklemelerin kimi zaman aşırıya kaçtığı doğrudur, ama aklın somut biçimiyle uyumlu işlediği sürece, bu hayali tasarımların ortaya çıkardığı öznel anlamların, her iki tarafın mutluluğuna hizmet edeceği açıktır.
(...) halk arasında sık sık söylenen “aşkın gözü kördür” deyimine hak vermemek elde değil. Ama bu deyimin doğru olabilmesi için, şu soruya cevap verilmesi gerekir; gözümüz aşktan önce açık mıydı ki, sonradan aşk yüzünden kör olup gitti? 
Aşkın anlama yetimize kısmen kapalı olan bu yanını William Riace şöyle dile getirir:  “Anlatmaya yeltenme sakın,  Ancak söylenmemiş aşklar aşktır.”
Reklam
Hiçbir kavramın bitmiş, artık değiştirilemeyecek, kendisine bir şey eklenemeyecek ya da çıkarılamayacak türden mutlak bir tanımı yapılamaz.
Aşkın deliliği, doludizgin akan bir nehire benzer, akışının hızını, yönünü ve şiddetini kestirmek çoğu kez olanaksızdır. Bir kez kapınca yüreğini, içinde aktığı vadinin derinliğine uyarsın çarçabuk. Süreci dizginleme boşuna; ya önünde çıkan kayaya çarpıp parçalanırsın ya da tadına doyum olmaz güzel bir kıyıya varıp, yeni maceraların ortaya çıkarttığı heyecanları ve coşkuları yaşarsın. 
Biraz uzun oldu ama:
Don Kişot’un, düş ile gerçeklik arasındaki çatışmanın yol açtığı karmaşık süreçler içinde oluşan bir tip olarak şu özellikleri taşıdığı söylenebilir: -- Don Kişot varolan kaba gerçeklikle, tek yanlı  kişiliklerle, bir örnekli davranışlarla, standart tepkilerle, değişmez değerlerle çatışan ve onları aşan serüven ruhuna, macera tutkusuna
-- Yaratıcı fikirlerin kaynağı bilinçaltıdır. -- Yaratıcı fikirler, kendilerini bilinçaltından bilince sezgiler vasıtasıyla vurur.  -- Sezginin oluşabilmesi için, bilinçaltının serbest biçimde işlemesi gerekir. -- Bunun için de, öncelikle bilincin bilinçaltı üstünde kurmuş olduğu baskı ve kontrolün gevşetilmesine yönelinmelidir. -- Kısaca, yaratıcılığın temel koşulu bilinçaltının yeterince özgürleşebilmesidir.
Giriş bölümünden:
Şimdi dönüp geriye bakıp, bir aşkın hangi açılardan ve ne oranda özgürleştirici olup olmadığı sorusunu sorduğum zaman, eski ve yeni kişilikler arasında ortaya çıkan olumlu farklılıklar, aşkın kişilikleri nasıl dönüştürüp farklılaştırdığı sorusuna bir cevap gibiydi. Bir aşkın özgürleştirici gücü, kendisine kaynaklık eden ilişkileri üreten, biçimleyen ve taşıyan kişilikler üzerindeki dönüştürücü etkisinde kendisini ortaya koyuyordu. Herhangi bir aşk, kişilikleri geliştirerek, farklılaştırıp yeniden biçimlendirerek zengin, çok yönlü ve yaratıcı kişilikler yaratma potansiyelini kendinde ne oranda taşıyorsa, biliniz ki o oranda özgürleştiricidir.
124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.