Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbrahim Semiz

İbrahim Semiz50 Soruda Görelilik Kuramları yazarı
Yazar
7.8/10
12 Kişi
55
Okunma
4
Beğeni
1.930
Görüntülenme

İbrahim Semiz Sözleri ve Alıntıları

İbrahim Semiz sözleri ve alıntılarını, İbrahim Semiz kitap alıntılarını, İbrahim Semiz en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
yarının ilmi nedir, halbuki? gayet müdhiş: “maddenin kudret-i zerriyesi” uğraştığı iş. o yaman kudrete hakim olabilsem diyerek, sarf edip durmada birçok kafa binlerce emek. onu bir buldu mu, artık bu zemin: başka zemin. çünkü bir damla kömürden edecekler te’min öyle milyonla değil, nâ-mütenâhi kudret!
kader ↔ yoğunluk.
madde-baskın bir evrenin gelecekte ne olacağı ile ilgili ingilizce’de çok güzel bir kelime oyunu yapılabiliyor: destiny ↔ density.
Reklam
Tanrı yalnızca kendisinin anlayabileceği bir evreni yaratacak kadar bencil olamaz
Sayfa 106Kitabı okudu
Einstein kimdir? Einstein 1905 yılına kadar hiçbir ciddi fizikçinin bilmediği, üniversite yıllarında onu tanıyan hocalarının ise pek önem vermediği bir kimseydi. Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü’nü bitirdiği 1900 yılından, matematikçi bir sınıf arkadaşının (Marcel Grossman) babası onu 1903’te Bern’deki Federal Patent Bürosu’na yerleştirene kadar doğru dürüst bir işi bile yoktu. Ama kendi kendine çalışarak, önce doktora tezi olarak molekül büyüklüklerine ilişkin bir çalışma hazırladı; sonra da 1905 yılında sırasıyla fotoelektrik olay (ışık kuantumunun yeniden keşfi), Brown hareketi (ısıl olayların moleküllerin varlığına bağlı oluşunun kanıtı) ve hareketli cisimlerin elektrodinamiği (özel göreliliğin ortaya konuluşu) üzerine peş peşe üç makale yayımladı. Ardından da kütle ile enerji arasındaki ilişkiyi ortaya koyan “Eylemsizlik cisimlerin enerji içeriğine mi bağlıdır?” adlı makalesini yayımladı.
Zaman nedir? Binlerce yıldır filozoflar, ilahiyatçılar, edebiyatçılar, bilimciler bu soru üzerine kafa patlatmışlar, çeşitli tanımlar yapmaya çalışmışlar. Ben yalnızca iki fizikçinin söylediğini aktarayım: 2.Dünya Savaşı sonrasının belki de en önemli fizikçisi Richard Feynman: "Zaman her şey durduğunda devam edendir"; onun hocası John Wheeler: "Zaman, her şeyin aynı anda olmasını engelleyendir"demiş.
Evrenin genleşmesi ne demek? Nereye doğru genleşiyor? Her şey mi genleşiyor? Ben de genleşiyor muyum? - Evrenin genleşmesi ne demek? - Bunu 1929’da Edwin Hubble keşfetti. Hubble, önce “sarmal bulutsu”ların -en azından bazılarının- uzaklıklarını ölçmenin yolunu buldu; bunların bizim Samanyolu gökadamızın büyüklüğüne göre çok uzakta olduklarını, dolayısıyla onların da Samanyolu gibi birer gökada olduklarını gösterdi. Sonra daha fazla gökadanın uzaklıklarını ölçünce, bunların uzaklıkları arttıkça bizden artan bir hızla uzaklaştıklarını buldu ve bunu Hubble yasası dediğimiz şekilde ifade etti: v = Hd. Bu H’ye Hubble sabiti denirdi, şimdi Hubble parametresi deniyor.
Reklam
Bilimdeki her ilerleme, bilinmeyenin sınırlarını, dolayısıyla korkunun sınırlarını geri itiyor; dünyayı/evreni yüzlerce kaprisli Tanrının/cinin/perinin/ruhun her an her şeyi yapabilecekleri, bilinemez bir yer olmaktan biraz daha uzaklaştırıp, bilinebilirliğini biraz daha pekiştiriyor. Bu geriye itilen korku sınırları, bu bilinebilirlik duygusu, insan olarak kendimizi daha iyi hissetmemizi, daha mutlu olmamızı sağlıyor. Bilimin böyle bir işlevi de var…
Sayfa 245Kitabı okudu
Galileo, Hollanda'da teleskop diye, uzaktaki nesnelerin görüntüsünü büyüten bir cihaz icat edildiğini duydu ve kendisi de bir tane yaptı. Galileo'nun teleskopu gökyüzüne çevirmesiyle, Aristoteles/Batlamyus öğretisinin evren modelinin temel direkleri birer birer devrildi: Çıplak gözle görülemeyen yıldızlar gördü. Bu, ona tüm yıldızların aynı mesafede olmayabileceklerini, yani gökkürenin derinliği olabileceği, sonuç olarak evrenin düşünülenden çok daha büyük olabileceğini söyledi.
Kitapçı raflarının, kıyamet senaryoları, gizli kapaklı mistik örgütlenmeler, astroloji ve diğer fallar, büyüler, mucizeler, ilahi enerjiler gibi, dinsel ve metafizik kaynaklı her türden dogma ve safsatayı içeren kitaplarla dolup taştığını, bu alanlarda çok yoğun bir yayın etkinliği olduğunu görüyoruz. Bu yayınlar özellikle gençleri etkilemekte, kafalarını bulandırmakta. Ne yazık ki, eğitim sistemimiz, gençleri dogma ve safsataların kafa bulandırıcılığından koruyacak çağdaş bilimsel bir içerikte değil. Üstelik her geçen gün bu içerikten daha da fazla uzaklaştığına endişeyle tanıklık etmekteyiz. Oysa bu ülke, bu halk, “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir” diye yola çıkmıştı…
Reklam
Bu bilgiler ne işime yarayacak? - Gerek özel göreliliğin, gerekse genel göreliliğin günlük hayatımızda başka bir uygulaması yok galiba. Konuştuğumuz şeyler çok ilgi çekiciydi ama, bir işime yarayacak mı? Kara deliklerin Penrose diyagramını bilmenin bana ne faydası olur? - Dördüncü Murat’a bir adam gelmiş. Hüner göstereceğim demiş. Yere bir çuvaldız dikmiş. On adım ötede, elinde ardından ince bir iplik sarkan ince bir dikiş iğnesi ile durmuş. Gözlerini kısmış, birkaç kez atar gibi yaptıktan sonra, iğneyi çuvaldıza doğru fırlatmış. İğne, peşinde ipliği de götürerek havada uçmuş ve çuvaldızın deliğinden geçmiş. Hayret nidaları sustuktan sonra padişah hazinedarına dönmüş, “Verin şu kuluma 500 altın” demiş; sonra bostancıbaşına dönmüş, “Yıkın falakaya, vurun 500 değnek” diye emretmiş. Adamın gözleri büyümüş. “Padişahım, ” demiş, “500 altını anladık da, 500 değnek ne oluyor?” Dördüncü Murat da demiş ki, “500 altın,böyle başka kimsenin başaramayacağı bir işi başardığın için. 500 değnek de, vaktini ve emeğini böyle faydasız bir işe harcadığın için.”
Newton’un zamanında türev kavramı da yoktu. - Peki, ne yaptı? - İcat etti. Yalnızca soruyu matematiksel olarak ifade edebilmek için bile, türev kavramını icat etmesi gerekti. Çözebilmek için de türevin ters işlemi olan integrali icat etti ve çözdü.
Newton ile paralel olarak türev, integral ve bazı ilgili kavramları Leibniz de keşfetti. Hatta uzun süre, kimin keşfi daha önce yaptığı konusunda tartışmalarla geçti. Newton, türev ve integrali fiziksel problemleri çözmek için kullandı, ama bunları daha eski moda geometrik bir dilde bunları ifade etti. Leibniz’in kullandığı matematik dili ise, günümüzdekine daha yakındır.
Görelilik Kuramı Nedir?
Bana göre olan ile sana göre olan ne bakımdan aynıdır, ne bakımdan farklıdır? Farklı olan tarafların bana göre ve sana göre görünümleri birbiriyle ilişkili midir? Evet ise, bu ilişki nedir? Biraz somutlaştırmak gerekirse, bana göre hızla giden bir araba, sen giden bir otobüste otururken, sana göre ne yapıyordur? Benim falanca frekansta duyduğum sesi ya da gördüğüm ışığı, sen hangi frekansta duyar ya da görürsün? Duyar ya da görür müsün? Bunları, yani senin olayları nasıl gördüğünü/duyduğunu, sana sormadan bilebilir miyim? Sen ve ben bir arabanın, kuşun, merminin... hareketini, ışığın ya da sesin davranışını aynı şekilde mi anlarız? Görelilik kuramı, bu soruların cevaplarını araştıran bir düşünce disiplinidir. Ancak, bu soruları yalnızca fizik (dolayısıyla doğabilimleri) açısından ele alır, felsefi yönleriyle ilgilenmez.
Bilimsel bilgi üretmede amaç, doğayı, evreni tanımak, onun işleyiş kurallarını anlamaktır; çoğu zaman bilimcinin dürtüsü, sadece meraktır. Sonuçta bu evrende yaşadığımıza göre, onu daha iyi anlamak mutlaka eninde sonunda bir işe yarayacaktır, ama bilimci bu yararın (ya da kullanımın) ne olabileceğini çoğu zaman kestiremez. Maxwell bilgisayarı öngörebilir miydi?.. İşte bu yüzden bilimsel bilgiden fayda talep etmek yersiz ve gereksizdir. Çünkü zaten doğa ile ilgili faydasız bilgi diye bir şey yoktur. Uygulamadan en uzak olduğu düşünülen matematik dalı olan ki matematik bilimden çok bir dil sayılabilir- sayı kuramının bile bugün kriptoloji, yani şifreleme alanında uygulamaları var… Faydalı faydasız bilgi ayrımı yapmaya çalışmak, bilimin gelişimini kösteklemekten başka bir işe yaramaz.
Sayfa 241Kitabı okudu
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.