Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jacob Burckhardt

Jacob Burckhardtİtalya'da Rönesans Kültürü yazarı
Yazar
9.1/10
12 Kişi
51
Okunma
12
Beğeni
2.052
Görüntülenme

Jacob Burckhardt Gönderileri

Jacob Burckhardt kitaplarını, Jacob Burckhardt sözleri ve alıntılarını, Jacob Burckhardt yazarlarını, Jacob Burckhardt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Güç kimin elinde olursa olsun doğası gereği kötüdür”
Giovanni Pontano şöyle diyor; " Vatan, ürkek ve çok kere masum olan aciz kimseleri ezmek için küçük tiranların birleşmelerinden başka nedir ki ? "
Sayfa 158 - PanamaKitabı okuyacak
Reklam
“ Bütün bir halkın bir kahramanda kişileştirilmesi de yeterince anlaşılabilir bir durumdur, çünkü gelişmemiş zihin her türlü eylemi sadece bir bireye atfeder.”
Sayfa 65
Bu arada Atina halkının toplumsal davranışları utanç vericiydi. İsokrates Atinalıları eleştirirken (Barış 77), "İşler öyle bir noktaya ulaştı ki yurttaşlarımız düşmana karşı koymak üzere surların dışına bile çıkmaz oldu." Yine: "İnsanların birbirine kötü davranmadığı bir gün bile geçmezken, karşılığında ücret ödenmedikçe bir geçit törenini izlemeye bile gitmez olduk" (Areopagitikos 82); yahut "Yönetmek istiyoruz ama bizzat sahaya çıkmak istemiyoruz; dünyanın yarısıyla kavgalıyız ama askeri işleri evsizlere ve güvenilmez paralı askerlere bırakıyoruz" (Barış 44). O kadar kötüydü ki Phokion bir defasında muhaliflerle disiplinsiz kışkırtıcıların toplu halde askerden firar etmesine göz yummuştu, çünkü bunlar savaşta sadece dert olacaklardı.
Sayfa 421Kitabı okudu
Eğlenceyle ilişkili olan her şey tıpkı dünya, güneş ve ay gibi yuvarlaktı - masa yuvarlaktı, ekmekler ve içki kapları yuvarlaktı. Athenaios'un konuşmacılarından biri (11.78) eski bir düşünceden yola çıkarak bunu hoş bir şekilde anlatır. Daha sonraki bir mersiyede de şöyle der: "Tıpkı benim gibi topraktan yapılmış olan o şirin kadehi ver bana; ölünce içine yatacağım topraktan"; burada zevkle ölüm düşüncesi arasındaki bağlantı güzel bir şekilde dile getirilmektedir. Bu kapların şekilleriyle mezarlarda bulunan, hiç kullanılmamış ama güzel oldukları için ölülerin yanına konulan kapların şekillerinin birbirine benzediğini varsayabiliriz.
Sayfa 364Kitabı okudu
En iyi koca evde işe yaramasa bile aptal bir karısı olan kocadır: "Zeki kadından nefret ederim. Kadının akıllısı benim evimden uzak olsun; çünkü Kypris zeki kadının içine kötü dürtüler ve sınırsız kötülük yapma gücü koyar, halbuki aptallar akılları yetmediği için kötülük yapamaz." Hippolytos bu sözlerle o dönemde Atinalıların da yaygın bir şekilde paylaştığı bir görüşü ifade etmekteydi: Eğitimli bir Atinalı zeki bir kadına katlanamazdı, tabii bir fahişe değilse. Dadıdan söz ederken kadınların odasına hiçbir kadının girip çıkmamasını; evdeki kadınların hep yaphkları gibi kötü şeyler düşünmesini önlemek için her ikisi de vahşi ve sözlerle anlahlması imkansız olan dedikoducularla köpeklerin içeri girmesini engellemek gerektiğini, kadın hizmetçilerin de böyle şeylere aracılık ettiğini söylerken tam da Atinalıların zihniyetini yansıtır. Atinalılara göre kadınlar hizmetçiler vasıtasıyla dış dünyayla ilişki kurabildiği sürece onları eve kapatmanın bir faydası yoktu.
Sayfa 358Kitabı okudu
Reklam
Şan şöhret düşkünlüğünün en açık kanıtı sayıları giderek artan anıtlardır. Antik dönemde Doğu halkları arasında krallar dışındaki bireylerin hatıraları sadece mezarla yaşatılırdı; Mısır mezar stelleri haricinde diğer hiçbir şeyde bireyin adı belirtilmez, yaptıklarından söz edilmezdi. Despotlar gelecek kuşaklar tarafından bilinme konusunda özel bir hakka sahipti, örneğin Uzakdoğu'da, İran'da, vb. sadece kralların mezarları bilinir. Yunanlarsa aksine bireyin yüceltilmesinden yanaydı; buna Simonides ve onun mezar kitabelerinden sonra 5. yüzyılda büyük rağbet gören şiirsel formdaki mezar kitabeleri de dahildi. Yüceltme, mezardan ayn olarak bir kişinin anısına dikilen heykele dönüşmüştü, bunun ilk örnekleri de 6. yüzyıldaki atlet heykelleriydi; 5. yüzyıldan itibaren bazen bizzat devlet tarafından, bazen akrabalar, hayranlar ve bazen de profesyonel kurumlar tarafından her türlü ünlü -devlet adamları, generaller, şairler, müzisyenler, hatipler, vb.- adına heykel dikilmeye başladı.
Sayfa 349 - pdfKitabı okudu
Bunun bir uzantısı da Atinalıların kötü bir yanı olan çirkin şeyleri usturuplu bir şekilde söyleme huyuydu. Hoş olmayan şeylerin üstünü örtmeyi ve Plutarkhos'un deyişiyle ona sevimli isimler vermeyi tercih ederlerdi. Solon büyük kamulaştırma girişimi için "yüklerden kurtulmak" ifadesini kullanırken tam da bunu yapıyordu. Sonraları halk da fahişelere "hetairai" ve müttefiklere ödenen haraca "katkı" demeye başlamıştı - ama "katkı"yla ilgili sızlanmaları değişmemişti. Askeri işgal "koruma", hapishane "ikametgah" olmuştu. Yenilgi, gemi kazası, ölüm, vb. gibi herhangi bir felaket kibarca bir değişiklikle "talihsizlik"e dönüşüvermişti; Lysias devlette refahın tersini anlatmak için "kötü" yerine "beceriksizlik" veya "istenmeyen bir yön alma" demişti. Şehirlerine ihanet edenlere "şehir konusunda "talihsiz" deniyordu, Aristoteles'in zamanında soygunculara "ekmeklerini kazananlar" dendiği vaktiydi. Bütün bunlar ilginç nüanslar gibi görünebilir, tabii Thukydides Üçüncü Kitabında (82) bunun ne kadar önemli olduğunu anlatmasaydı. Thukydides'in Yunanları ama özellikle de Atinalıları anlatırken çizdiği korkunç tasvirde, çürüme ve çözülmenin nedenlerinden birinin de dilin değersizleştirilip kötüye kullanılması olduğu söylenir.
Sayfa 334Kitabı okudu
Andokides, Atinalılan tragedyaya ilgi gösterip gerçek hayata ilgisiz kalmakla suçlar: "Bu şeyleri tiyatroda görünce (Alkibiades, köle olarak satılan Meloslu bir kadından erkek çocuk sahibi olur ve çocuk Atina'ya yıkım getirir) korkunç buluyorsunuz; gerçek hayatta olunca umursamıyorsunuz. Oyunda gördüğünüz şey gerçek ya da şair tarafından uydurulmuş olabilir, ama bunun gerçekten meydana geldiğini öğrenince aldırmıyorsunuz."
Sayfa 333Kitabı okudu
Atinalıların mizacının son derece karakteristik ve diğer Yunanlardan ve tabii öteki halklardan farklı bir tarafı eski komedinin siyasi durum karşısındaki tavrıdır. Hiçbir modem ulus kendi kendisine bu kadar nesnel, ciddi ve yarı resmi bir bağlamda bakmayı göze alamaz; hele hele acil durumlarda ve genel felaket veya endişe durumlarında hiç yapamaz. Komedinin tuhaf bir şekilde Peloponnessos Savaşına eşlik etmesi günümüzde hiçbir şehirde hoş karşılanmaz, ayrıca Aristophanes gibi toplumun sefaleti üzerine komedi yapan bir yazar kalpsiz biri olarak görülür. Ancak komedinin de gösterdiği üzere Atina sadece bir şaire değil, sonraki dönemlerde düşünülmesi bile mümkün olmayan bir şekilde ortak değerlerden uzak ve umursamaz bir tarzla yazan aynı türden bütün şairlere karşı hoşgörülüydü. Komedi yalnızca zamanın yöneticilerine değil evrensel duygulara da meydan okuyor ve dalga geçiyordu; Atina zarar görmek pahasına nüktenin üstünlüğünü kabul etmişti.
Sayfa 330Kitabı okudu
Reklam
ister siyasi veya dini vesilelerle düzenlenen her türlü kamusal eğlenceler olsun, ister evlilik, çocuğa isim verme veya bir agonda elde edilen zaferin kutlaması gibi aile ziyafetleri olsun, her türlü Helenik eğlence geleneğinin temelinde özgürlük vardı. Homeros ve Hesiodos'ta da görülen eranos (ya da toplu piknik) çok eskilere dayanmakta olup açık bir şekilde özgürlüğün ölçüsünü temsil etmektedir; " buralara davet edilenler (sonradan olduğu gibi) parayla katkıda bulunabildikleri gibi yanlarındaki sepetle bir şeyler getirerek de katkı yapabilirdi, her durumda ikisi için de bir zorlama yoktu. Eranos sadece zenginlere değil herkese açıktı, dolayısıyla bir tür eşitliği temsil etmekteydi. Ayrıca şölenlerde (en azından Roma öncesi dönemlerde) mevkiye göre öncelik sıralaması diye bir şey yoktu ve her ne kadar kural olarak davetler konuklara uygun giyinme fırsatı tanıyacak kadar önceden yapılsa da o kadar gayri resmi bir ortam hakimdi ki isteyenler davet edilmedikleri halde yanında başkalarını bile getirebilirdi. Bu anlaşılabilir bir durumdu çünkü işin püf noktası sohbet idi, diğer zevkler geri plandaydı.
Sayfa 290Kitabı okudu
Yarışmacılar dışında, mükemmel bir şekilde donatılmış festival delegeleri temsil ettikleri devletlerden veya bireylerden hayvanlar ve armağanlar getirirdi; her türlü korolar, özellikle de erkek çocuklardan oluşan korolar şarkılarıyla kurban ritüellerine eşlik ederdi. Bölgeye Yunanistan'ın her yerinden ve kolonilerden insanlar akardı; her türlü lehçe, uğraş ve dostluk burada bir araya gelir, adeta Yunan ulusunun coğrafi boyutları sergilenirdi. Birbirinden kopuk sayısız poleis olarak değil bir bütün olarak temsil edilir ve sadece bireylerin değil bizzat poleis'in de dahil olduğu yarışmalar sayesinde paylaşılan ortak coşkuyla kendiliğinden ve özgürce bir arada tutulurdu. En güçlü ve en hırslı Yunan
Sayfa 258Kitabı okudu
117 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.