Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jean-François Kervegan

Jean-François KerveganHegel ve Hegelcilik yazarı
Yazar
6.8/10
4 Kişi
24
Okunma
1
Beğeni
793
Görüntülenme

En Eski Jean-François Kervegan Gönderileri

En Eski Jean-François Kervegan kitaplarını, en eski Jean-François Kervegan sözleri ve alıntılarını, en eski Jean-François Kervegan yazarlarını, en eski Jean-François Kervegan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Düşünce gercekten kendisine ulasabilmek için kendisine yabancılaşmak, kendisinden çıkmak zorundadır ( katıksız mantık düşüncesine göre, doğa ve sınırlı tin bu yabancılaşmayi gosterir )
Mutsuz bilinç --yapısal bölünme deneyimini "değişmezlik"le acılı ilişkisi içinde gerçekleştiren vakur bir duygusallıkla yüklü bilinç-- kendisinin bilinci olamaz, çün kü esas olmayan ve ulaşılamayan bir öte dünya arasındaki bölünme deneyimini gerçekleştirir. Ayrica, bu eğilimi onu bilincin ve kendisinin bilincinin ötesine götürür: "Bizim için tin anlayışı içinde yer almıştır: "biz olan ben ve ben olan biz" (PhE, I-154). Bununla birlikte, kendisinin bilincinin deneyimlerinin doğrudan yararsız kaynağı tin degil, ortaya çıkmış olan akıldır: özel öznelliği aşmadan önce eylemlerin irdelenmesi sonuca ulaştırılmalıdır. V. bölümde gördüğümüz budur: “Aklın kesinliği ve gerçekliği."
Reklam
Hegel’de üçlülük fetişizmine karşı açık bildiriler vardır: bu model, “bilim kavramı’nm ortaya çıkmasını sağlamış olsa da, “mutlak anlamı” bilinmediğinde “cansız bir şema”ya indirgenebilir kolayca (P/ıE, 1-42). Zaten “tam idrak felsefesi”nin (idrak neredeyse doğal olarak tablolar halinde örgütlenir) yaratıcısı Kant’ta Hegel “bir üçlülük şeması -tinden yoksun olan- saptamıştır; “her yerde tez, antitez ve sentezi ifade etmiş olan” Hegel değil, Kant’tır (HP, 7, 1894).
Dost Yayınevi
Gerçekten de, tutuculuğa yüklenen siyasal suçlama çoğu zaman kör bir gerekircilik gibi algılanan şey karşısında metafizik bir kuşkuyla birleşir. 1857’de, R. Hayrn, Hukuk Felsefesinin Temelleri'nin önsözünün getirdiği formülün “Restorasyon düşüncesine klasik ifadesini verdiğini”1 yazmıştır. Hatta daha da ileri giderek Hegel felsefesinde Nazi ya da Stalin totalitarizmlerinin öncelenmiş bir doğrulaması görülecek- tir. Kavram diktatörlüğünden bildiğimiz diktatörlüğe bir süreklilik söz konusudur büyük olasılıkla.
Dost Yayınevi
Hegel’in pozitiveyle ilgili tanımı şöyledir: “Pozitif bir inanç, bize göre, inancımızı tabi kılmayı reddedemeyeceğimiz bir otorite tarafından empoze edilmiş olması dolayısıyla bir gerçeklik taşıması gereken bir dinsel önermeler sistemidir" (Berne, 81). Pozirivire inancın dış dönüşümüdür ve bunun sonucu, “tüm gerçek dinin amacı ve özü, insanların ahlakı” olan şeyin unutulmasıdır (Positivité, 30). Dolayısıyla, bir dinin dogmalarından çok “öğretisinin gerçekliğini gösterdiği norma bağlıdır ve emirlerinin yerine getirilmesini ister” (Positivité, 114)
Ama siyasal devletin otoritesini de sarsar: Kilise kendini devlete kabul ettirir ya da özdeşleşir onunla. Dolayısıyla, dinin pozitif evrimi, aynı zamanda siyasetin pozitif evrimi, sitenin gerilemesidir.
Reklam
Hiç kuşkusuz:, Fransız Devrimi’nin trajik seyri belli bir inanç oluşturmuştur onda — bu konuda hiç değişmeyecektir: yabancılaşmaya karşı sadece siyasal araçlarla mücadele edilemez, insanları rasyonel ve erdemli kılmak için Aklın tannçası kültünün otoriter bir biçimde tesis edilmesi yetmez. Daha sonra şunları yazacaktır: “Siyasal yapıyı ve ona bağlı mevzuatı dini değiştirmeden değiştirmeyi, modern çağın bir aptallığı, Reform yapmadan Devrim yapmak gibi görmek gerekir...” (Encycl., 3, § 552, 338). Ama, buna karşı, siyasal bir özgürlük geliştirmeden otantik bir din kurmak da mümkün değildir.
Yahudilere sivil ve siyasal haklarının verilmesini savunuyordu çünkü onlar ”her şeyden önce insandır ve insan olmak sıradan, soyut bir nitelik değildir” (PPD, § 270, 357). Dolayısıyla, sivil yasa ilahi yasanın yaptıklarını bozma gücüne sahiptir: pasiflik, tecrit ve mutsuzluk.
Söz konusu olanın dünyaya bir anlam vermek olmadığını, ondaki rasyonaliteyi tanımak olduğunu (sözgelimi hukukun ebedi kuralları içinde), kendinden çıkarak “aklın rin olduğunu” kendisinin bildiğini anladığında, gerçekten de, “tüm gerçeklik olma kesinliği gerçekliğe yükselir ve bu gerçek, kendisinin, dünyasının ve kendisi olarak dünyanın bilincindedir” (P/tE, II-9).
Normlarda ve kurumlarda tinin nesnelleşmesi ancak özgürlük sözde özerk öznelerin keyfi iradesiyle özdeşleşseydi bir yabancılaşma olabilirdi.Bununla birlikte, Hegel için öznel özgürlük nesnel özgürlükten ayrılamaz; mümkün olmayan birleşmeleri nesnel tinin rasyonalitesini oluşturur.
55 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.