Jeanette Winterson sözleri ve alıntılarını, Jeanette Winterson kitap alıntılarını, Jeanette Winterson en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Uzaklaşıp gitmekte ustayımdır. Reddedilmek insana reddetmeyi öğretir. Evimden ayrıldım, annemle babamdan, hayatımdan. Kendime başka yerde ev ve yaşam kurdum, hem de kaç kez. Kaçaktım hep. İyi de, şu yükü hissetmek neden bana dayanılmaz geldi peki? Taşıdığım neydi? Şimdi anlıyorum geçmişin ılgım misali eriyip gitmediğini. Geleceğin, gözle görülmese bile ağırlığı olduğunu. Bizler geçmişle geleceğin yerçekiminde yaşarız. Büyük bir enerji gerektirir bu, yerçekimine karşı koymak için ışık hızında güç tüketiriz. Kaçımız kendi yörüngemizden kurtulmuşuzdur? Hayatımızı yöneten özgür irade ve kendi kendine yetme gibi süslü kavramlarla kendimizi kandırırız. Kendi mucizemizi kendimizin yaratabileceğine inanır, piyangodan çıkan ikramiye ya da Bay Doğru sayesinde yepyeni bir dünyaya kavuşacağız diye bekleriz. Eskiler yazgıya inanırlardı, çünkü herhangi bir şeyi değiştirmenin herkes için zor olduğunu anlamışlardı. Geçmişle geleceğin çekimi öyle güçlüdür ki, şimdiki zaman ikisinin arasında sıkışıp kalır. Ana babamızdan kalıtım yoluyla aldığımız ve bizim davranışlarımızla yeniden sahneye çıkan kalıplar karşısında elimiz kolumuz bağlıdır. Bu yüke katlanılmaz.
Fakir bir kadın olan annem asla nesne almazdı, sembol satın alırdı. Salonun baş köşesine koyacağı biçimsiz şeyler satın almak için para biriktirirdi. Satın aldığı şeyler fabrika yapımı olur ve onun madde imkânlarını zorlardı. Aldığı şeyi her şeyden bağımsız olarak görebilseydi, asla onun için para harcamazdı aslında. Ama göremezdi işte, aldığı şeye hayran kalmaları için sürükleyerek getirdiği komşular da göremezdi. Komşular o parayı biriktirmek için gösterilmiş gayrete hayran kalırdı. Aldığı şeyin bedeline hayran kalırlardı. Ama her şeyin ötesinde anneme hayran kalırlardı; başarılı bir alışveriş yapmıştı.
Biliyorum ki annem birkaç parça el işçiliği mobilyadan müteşekkil mutfağında oturduğunda içi kararır ve sosyal statüsünün düşüklüğü gözüne batardı. Elinde porselen bir fincan ve dışarıdan alınma kurabiyelerle o korkunç salonunda oturduğu zamansa kendini bir Leydi gibi hissederdi. Hiç görülmeyen ama zar zor elde edilmiş nesnelerle dolu salon bir fantezi odası, yansıtıcı bir aynaydı.