Kendi zayıflıklarımızı anlamak, kadın düşmanlığının temelinde yatan ana fikrin bireyin kalbinde değil, toplumumuzun yaratılma biçiminde olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır.
– Feminizm, kadınların din, devlet ve kapitalizmin kapısını çalıp içeri girmek için izin istemesi değil;
– Her şeyi boyunduruk altına almaya çalışan sisteme “Bana baskı yapmayı keser misin lütfen?” demek değil;
– Kendini güçlendirmeye odaklanan, kendine dönük narsist bir düşünme süreci değil;
– Sizinle aynı fikirde olmayan herkesi utandıran, susturan bir yöntem değil;
– Kültürü yıkmak yerine bu sisteme daha fazla CEO, rütbeli kadın asker kazandırmak değil;
– Siyasal gelişme kisvesi altına sığınmış kişisel çıkarlardan ibaret değil…
''İçinde yaşadığımız, rekabet ve şiddeti ödüllendirirken şefkat ve ilgiyi değersizleştiren bu sistem, biz kendisini değiştirene dek kadın düşmanları yaratmaya devam edecektir.''
Manifesto kavramı ile bir çok kitap yayınlandı son zamanlarda. Özellikle de Feminist düşünce üzerine bunun sayısı hayli fazla. Çünkü feminist düşünce içinde bulunduğumuz yüzyıl ve gelecek yüzyılın ana akım felsefi hareketi, muhalif siyasi refleksi olarak dünya genelinde büyüyecek bir yapı kazanmaya başladı. Keza feminist düşünce, kuramsal anlamda
Öncelikle kitabın adı sizi yanıltmasın yazar kadın erkek eşitliğine karşıt biri değil. Feminizmin etiketleştirilip üzerinden prim yapılmasını ve uygulanma şeklini eleştiriyor. Aynı zamanda da feminizmin alt yapısını sorguluyor, çoğu kadının öfke ve intikam hisleriyle bunun bir parçası olduğunu düşünüyor. Feminizmin eşitlik ve adalet sağlamadığını sadece mevcut bozuk düzene kadınları da dahil ettiğini söylüyor. Yani düzene dahil olan kadınlar yine çeşitli ırk veya sosyal gruptan kişilere eşitsizlik uyguluyor, tek fark kendilerini kurtarmış oluyorlar. Yazara göre feminizm düzene dahil olmak yerine bunu tamamen yıkmalı ve gerçek eşitlik üzerine bir düzen kurmalı.
Düşüncesi güzel ama gerçekleştirilebilirlik oranı tartışılır. Ayrıca kendisi bu düzenin dışında bir yaşam sürmeyi başarabiliyor mu bunu merak ettim açıkçası.
Dili samimiydi ama çevirisini hiç beğenmedim. Çok fazla düşük cümleyle karşılaştım bu da bi süre sonra sinir etti kitabın akıcılığını etkilemiş.
Uzun süre kitaplığımda duran ama okumaya bir türlü başlayamadığım bir kitaptı. Fakat geç okuduğum için pişman oldum. Yazarın feminist değilim derken güncel feminizm algısını eleştiriyor. Kadın erkek fark etmeksizin okunması gereken bir kitap.