1850’de Kiel’de tarih profesörü olarak görev aldı. Danimarka ve bölge yönetimi arasında sorun olan, Schleswig-Holstein anlaşmazlığı üzerine incelemeler yapmaya başladı. Danimarka bölgeyi işgal edince, 1851’de Kiel’den ayrılarak Jena’ya geçti. Jena’da, bir ulusal kahramanı konu alan Das Leben des Feldmar-schalls Grafen York von Wartenburg’u (“Mareşal Kont York von Wartenburg’un Yaşamı”) yazmaya başladı ve 1852’de tamamladı.
1855’te, Alman siyasi birliğinin kuruluşunda birleştirici rolünü üstlenmesi gereken Prusya Krallığı’nın incelendiği, 14 ciltlik Geschichte der preussischen Politik’ı (“Prusya Siyasetinin Tarihi”) yazmaya başladı. Öldüğünde bu yapıt henüz bitmemişti. Bu temel yapıtını yazmayı sürdürdüğü süre içinde, tarih eğitimi ve tarihçilerin izlemesi gereken ilkeleri belirleyen, Grundriss der Historik’i (“Tarihsel Anlatımın Temel Çizgileri”) hazırladı. Bu yapıtta nesnelci anlayışa karşı çıkıyor ve tarihin, ulusal amaçlar için gerekli ilkelerle geçmişin olaylarından dersler çıkarmak olduğu görüşünü savunuyordu. Buna göre tarihçi, içinde yaşanılan ortama göre tarihi kullanmak, anlamak ve yorumlamakla görevlidir.
Yaşamı boyunca, Almanya’nın Prusya Krallığı’ nm merkezi gücü etrafında kurulabileceğine inanan Droysen, Rankeci nesnelci yaklaşımlara şiddetle karşı çıkan, ulusal bir tarih okulu kurulmasında ve Almanya’nın daha sonraki dönemde Prusya etrafında bütünleşmesinde, düşünceleriyle etkin olmuşutr.
İskender, yanında oturan Hellen'e dönerek: "Siz Hellenler kendinizi, Makedonyalılar arasında hayvanlar içinde yarı tanrılar gibi dolaşıyor zannediyorsunuz değil mi?" dedi.
Tarihin en efsanevi devlet adamlarının başını çeken İskender’in yaşamı babası II. Philippos’tan başlayarak Makedonya, Persler ve Yunanistan’ın siyasi görüşleri irdelenerek yazılmış. Esere dair en beğendim yön sadece batı kaynakları baz alınarak oluşturulmamış. Doğu kaynakları da kullanılmış ve iki tarafın görüşü değerlendirilerek gerçeğe en yakın olanı sunulmuş.
Plutarkhos, Paralel Yaşamlar adlı serisinin; İskender ve Sezar biyografisini anlatan kitabının ön sözünde şöyle diyor: ''Çoğu zaman küçük bir olay, kısacık bir söz ya da bir şaka o kimsenin kişiliğini binlerce insanın öldürdüğü savaşlardan, en büyük askeri harekatlardan ya da şehirlerin kuşatılmasından daha iyi bir şekilde anlatabilir.''
Droysen, Plutarkhos'un bu anlayışının dışına çıkarak, askeri harekatları da geniş ve ayrıntılı bir şekilde anlatma gereği hissetmiş. İskender gibi büyük bir tarihi şahsiyet tarafından gerçekleştirilen bu büyük ve uzun süreli seferlerin intikal takibini yapmak, yoğun coğrafi bilgiye maruz bırakılmak bir yerden sonra okuyucuyu ciddi manada yoruyor. Bizi yorsa da; yapılan bu işin doğru ve takdire şayan olduğu ayrı bir gerçek. Neyse ki yazar da bunun farkında olsa gerek ki; konuyu kültürel etkileşime getirip, deneme tarzındaki sohbetiyle bizi yoğunluktan kurtarıyor.
İskender'in hayatı, bize sadece siyasi tarih açısından bilgi vermiyor Antropoloji , Kültür Tarihi, Siyaset Felsefesi, Dinler Tarihi, Psikoloji, Jeostrateji, Askeri doktrin, Coğrafya vd. açısından da zengin bilgi kaynağı sağlıyor.
Askeri harekatların ayrıntısı, coğrafya dışındaki tüm anlatımlar Roman tadındaydı.
Büyük İskender üzerine mutlaka daha fazla okuma yapılmalı.
Büyük İskender ile ilgili doyurucu bir bilgiye sahip güzel bir eser. Gereksiz ayrıntı size sıkıcı gelebilir ama emin olun böyle büyük bir komutan için değer. Lise yıllarında dünyayı fethetmek için yola çıkan bir İlber Ortaylı öğrencisi düşünün.Omrunun ortasında bu amaca ulaşan ve amacı hiç bitmeyen bir üst insan formu olsun.