John Adalbert Lukacs, Macar asıllı Amerikalı tarihçi. Yirmi beşten fazla kitabı vardır. "Yirminci Yüzyılın ve Modern Çağın Sonu" Türkçeye çevrilen kitaplarındandır. John Lukacs, 1950'li yıllardan beri yaşadığı Phoenixville kasabasındaki evinde konjestif kalp yetmezliği sonucu 95 yaşında ölmüştür.
Yaşamlarımızı geri döndüremeyiz. Ayrıca bilmeliyiz ki tarihte Altın Çağ hiç olmamıştır ve bugün de yoktur. Etrafımızda gördüğümüz Modern Çağ'ın sona yaklaştığını gösteren kanıtlar, bu çağın herhangi bir döneminde herhangi bir "ideal dönem" olduğu anlamına gelmez. Belki ideal dönem yalnızca hayatın, sanatın ve düşüncenin bazı alanlarında yaşandı. Diğer alanlarda kesinlikle görülmedi.
Konuşmak, düşüncenin farkına varmaktır. Yazmaya gelince T. S. Eliot’a katılmadan edemeyeceğim, şöyle ki “yazma güdüsü, bilinçli ve açık bir şekilde ifade ederek, zihinsel bir meşguliyeti yenme arzusudur.”
Güçlü bir vücuda sahip birisiyle güreşmekten, zayıf birisiyle güreşmek daha kolay iken, zayıf bir akılla güreşmek, güçlü bir akılla güreşmekten çok daha zordur.
|
2024 yılı içerisinde bakmayı düşündüğüm kitaplar..
+neden okuyacaklarım listesine eklemedin de böyle ileti şeklinde yazdın bunları?
-çünkü okumayı değil bakmayı düşünüyorum. baktıktan sonra okuyup okumayacağıma dair karar vereceğim.
Yaşadığımız ve yaşayacağımız dönemi anlamak adına önemli bir kaynak kitap olabilir. Kitabı okurken, "Bildiğimizi zannettiğimiz kavramları ne kadar biliyoruz? Bu kavramlara farklı bir pencereden bakabilir miyiz?" sorularını sordum kendime. Yaşadığımız çağda düşünebilmek, düşünmeyi öğrenmek bunun için gayret etmek gerekiyor. En sorgulanamaz düşünülen bilimsel doğrular bile fizik yasalarının açıklama getiremediği konularda tartışmaya açıktır. Gerçek ise gördüklerimizin tamamıyla ötesindedir.
Komünizme düşman bir tavır , Marx karşıtlığı ve Amerikancı bir değerlendirme tarafgirliği sergilemiştir. Avrupa tarihinin var olan bir gerçekliği olan sınıf savaşımı yerine savaşların ve çatışmaların asıl sebebini milliyetçilikte görmüştür. Lukacs'a göre dünyanın en büyük politik gücü milliyetçiliktir. Bütün sınırları çizen ve devlet sistemlerini belirleyen miiliyetçiliktir. Hatta millet, devletten önce gelmektedir . Modern Avrupa'nın kimliğine kavuşması 1648 Otuz yıl savaşları sonunda olmuştur . Modern çağın sonu dediği dönemin hala bitmediğini içinde yaşadığımız dönemi kapsadığını belirtir. Modern çağın sonu ile birlikte devletin boyutları artarken saygı ve gücünün azaldığı kanısındadır. Modern çağının sonunu Amerikan sisteminin yıkılması ile aynı sisteme tabi olduğunu belirtir . Stalini büyük bir diktatör olarak görürken Hitleri devrimci olarak resmetmiştir.
Ele aldığı her branşın tarihsel okumasını yapması hasebiyle kıymetli bir kitaptı. Belirsizlik belirten kelimelerle anlatımının olması eleştirebileceğim noktası alabildiğine soyutlaşıyor çünkü. Onun haricinde bilimin, özelde insan hasebiyle sınırlı olması. Fizik yasalarının tümevarımsal probleminin gösterilmesi. Objektif-subjektif dualizminin hangisinin aslında netliğin belirteci olduğunu bilemeyişimizin örüntüsünü çok makul bir yapıda izah etmeye çalışmış. Öte yandan 'modern çağ' diye bize yüksek sesle söylenip biat etmemiz gereken çağın aslında o kadar masum olmadığının ve ilerlemek daima iyiye gitmektir şeklindeki iddianın aslının olmadığı içinin boş olduğunu bir şekilde insafla bakanlara anlatmaya çalışmış yazar. Birçok branşın çeşitli detaylarıyla malzeme olarak kullanıp harman hale getirmesi kitabın bir o kadar beğendiğim diğer bir tarafı.