Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jonice Webb

Jonice WebbBoşluk Hissi yazarı
Yazar
8.7/10
519 Kişi
3.141
Okunma
112
Beğeni
6,8bin
Görüntülenme

Jonice Webb Gönderileri

Jonice Webb kitaplarını, Jonice Webb sözleri ve alıntılarını, Jonice Webb yazarlarını, Jonice Webb yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Henry David Thoreau, “Çoğu insan sessiz bir çaresizlik içinde yaşamlarını sürerler.” demişti.
İhmal edilmiş çocukların içlerinde; kendileri, kendilerine duydukları sevgi ve diğerleriyle duygusal bağ kurma yeteneğiyle ilgili boşluk hissi ile büyümüş olduğundan hiç şüphe yoktur.
Reklam
Bir çocuğun duygularına ve ihtiyaçlarına ebeveynleri tarafından önemsiz muamelesi yapılırsa kendisinin kişisel bir parçası derinden reddedilmiş olur. Kişinin bu parçası odadaki fil gibidir. Hiç kimse onu görmek ya da ondan bir şeyler duymak istemez ancak yine de onun en çok olan parçasıdır.
Ona her şeyi söyleyebileceklerini çünkü dinlemek ve tavsiye vermek konusunda çok iyi olduğunu; mantıklı ve sağduyulu geribildirimler vereceği konusunda ona güvenebileceklerini hissederler. Ancak Robyn kendisiyle ilgili nadiren bir şeyler paylaşır. Kendisinden bir şeyler verme konusunda son derece iyidir ancak kendisi için kimseden bir destek ya da tavsiye almaz.
Pek çok insan hayatını ölümden kaçınmak için bir şeyler yaparak geçirir. Bir insanı ölümün eşiğine getiren şeyin ne olduğunu anlamak çok zordur.
Duygusal anlamda ihmal edilen insanlar iyi birer dinleyicidirler. Ancak konuşmakta, özellikle de kendileriyle ilgili bir şeyler anlatmakta çok iyi değillerdir. Aslında bu şekilde hayatlarındaki çok önemli bir besin kaynağını kesip atarlar. Her şeyden önce duygusal bağ hayatın özüdür ve hayatı yaşamaya değer kılar. Çok güzel bir kekin, şekeridir. İnsanın kalbidir.
Reklam
İlişkilerde duyguların farkına varmak, onları anlamak ve değerlendirmek
Duygusal anlamakta ihmal edilerek büyüyen insanlar, ilişkilerinde duygular ile alakalı yanlış düşünceler taşımaya eğilimlidir. Burada güzel ancak çok ayrıntılı olmayan birtakım örnekler sunacağız; 1) Duygularınızı ya da problemlerinizi diğer insanlarla paylaşmak onları yük gibi hissetmenize neden olur. 2. Duygularınız ya da problemlerinizi diğerleriyle paylaşmak onların uzaklaşmasına sebep olur. 3)İnsanların sizin nasıl hissettiğinizi görmesine izin verirseniz, bunu size karşı kullanacaklarını düşünürsünüz. 4) Diğerleriyle duygularınızı paylaşmak sizi güçsüz gösterir. 5) Zayıf yönlerinizi diğerlerinin görmesine izin vermek sizi dezavantajlı bir konuma sokar. 6) İyi bir ilişkiniz olmasını istiyorsaniz savaşmamak en iyi yoldur. 7) Problem ile ilgili konusmak yararlı değildir. Sadece eyleme geçmek bir problemi çözebilir. Neyse ki bu inançlardan bir tanesi bile doğru değildir. Aslında her birisi ölümcül bir hatadır diyebiliriz. (Sadece herhangi bir fikre nasıl tepki vereceğini bilmeyen duygusal anlamda ihmal edilmiş bir başka kişi ile duygularınızı paylaşıyorsanız bir istisna olabilir.) Duygularınızı kendinize saklamanız gerektiğini ifade eden doğrudan ya da dolaylı mesajlar alarak büyüdüğünüz zaman, bu duyguları yük ya da diğer insanların hoşlanmayacağı seyler olarak düşünmeniz son derece doğaldır.
Kendinize başkalarına davrandığınız gibi davranın. Başka bir deyişle içinizdeki eleştirel sesin, önemsediğiniz insanlara söylemeyeceğiniz şeyleri size söylemesine izin vermeyin.
Yüzlerce hatta büyük olasılıkla binlerce kez önemli fikir ayrılıklarına düşmeden, iki insanın yaşamlarını on yıllar boyunca yakın bir şekilde birlikte geçirmesinin bir yolu yoktur.
Sally bir keresinde bana, “Diğer insanlar benden farklı bir dünyada yaşıyor. Renkleri görüyor, her şeyi hissediyor, birbirlerini seviyor ve heyecanlanıyorlar. Ben bunların hiçbirini yaşayamıyorum. Benim için dünya gri. Ben dünyanın içinde yaşamıyorum; ona dışarıdan bakıyorum.” demişti.
Reklam
Zeke'nin babası, çocuğunun duygularını ve ihtiyaçlarını bu şekilde görmezden gelmeye devam ederse, Zeke çok büyük ihtimalle babasının onu hiçbir zaman bir birey olarak görmediği duygusuyla büyüyecek.
Otoriter ebeveynlerin çoğu, çocuğun itaatini sevgiyle eşitle­me eğiliminde. Başka bir deyişle, çocuk sessizce ve bütünüyle ebeveynine itaat ederse ebeveyn sevildiğini hisseder. Ne yazık ki tam tersi de doğru. Çocuk ebeveynin taleplerini sorgular­sa ebeveyn sadece saygısızlığa uğradığını değil, aynı zamanda reddedildiğini de hisseder. Çocuk kaba bir şekilde kurallara uy­mazsa, ebeveyn bunların çok daha fazlasını hatta hiç sevilme­diğini hisseder.
Otoriter Ebeveyn
Otoriter ebeveynler, çocuklarından çok fazla şey bekler. Ço­cukların, ebeveynlerin koyduğu kurallara sorgulamadan uyma­ları istenir. Aynı zamanda, bu ebeveynler kuralların arkasında­ki gerekçeleri açıklamazlar; sadece kurallara bağlı kalınmasını isterler. Çocuklar bu kurallara itaat etmediklerinde, daha sert önlemler alırlar. Otoriter ebeveynler, çocuklarıyla problemi ya da meseleyi tartışmaktan ziyade, ceza vermeyi ya da dövmeyi tercih ederler. Çocuğun duyguları ya da düşünceleriyle ilgilen­mezler. Ebeveynler, sıradan bir çocuğun davranışının nasıl ol­ması gerektiğine dair kendi zihinlerinde var olan bir şablona göre ebeveynlik yapar ve kendi çocuklarının bireysel ihtiyaçla­rını, mizacını veya hislerini dikkate almazlar.
Narsist kişiler ebeveyn oldukları zaman, çocuklarının her biriyle farklı iletişim kurma yeteneğine sahiptirler. Taraf tutar­lar ve genellikle, en azından çocuklarından birini hayal kırıklığı olarak görürler. Ancak kendilerini en iyi şekilde yansıtan ço­cukları yakışıklı, sevimli, atletik ya da zeki yani ‘kutsal olandır’ ve narsist anne veya baba ile özel bir ilişki kurar. Ayrıcalıklı tarafta olan çocuk, ebeveynlerinin sevgisinin her zaman koşullu olduğunu genellikle yetişkinlikte fark eder.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.