"Yeni doğan inkılâp güneşi dünyanın mislini görmediği eşsiz bir güneştir ki nuruna henüz gözlerini alıştırmayanların gözlerini terbiye etmek vazifesi biz muallimlerimizindir. Bence yalnız talebe ile meşgul olmak kâfi değil. Biz bugünün muallimleri memleketteki cehaletle umumi surette mücadele etmeliyiz. Bunu yapmadıkça vazifemizi tamamıyla yapmış sayılamayız. Yarınki nesle ayağı takılmadan yürüyebileceği yol ancak böyle hazırlanabilir!"
Şehit Kubilay
Kubilay'ı yalnız bir inkılâp şehidi değil, inkılâba aşık, inkılâba gönül vermiş çok milliyetperver, idealist bir Türk genci olduğu için daha çok seviyoruz.
Genç Cumhuriyet ve İnkılabın Genç Bekçisi: Şehit Kubilay
Küçücük bir çocuk. Sürekli neşe içinde. Çevresini de neşesiyle, coşkusuyla etkilemektedir. Düşman askeri İzmir'de denize döküldüğünde sevincinden sabahlara kadar uyuyamaz. Karşısına bir bayrak dikip sürekli marşlar söyler. Bir gün arkadaşına "Kaçıp Ankara'ya gitsek..." der. Arkadaşı ise "İyi ama biz orada ne işe yararız ki?"
"Benim alkolüm de, sigaram da kitabımdır. Başım dönünceye kadar okuduktan sonra, başı dönünceye kadar içinden ne farkım kalır?.. Vakıâ arada yine bir fark vardır ama herhalde o fark benim aleyhime bir fark değildir..."
Yalnız Türkçe kitaplara bağlanıp kalmak onu çok sıkıyordu. Okumak, daha çok okumak, daha çok okumak arzusunu yenememekle kıskıvrak bağlanmış bir insan gibi eza duyuyordu.