‘Hepimiz böyle yaşıyorduk demek ki: Başkasının alışveriş torbasına ne olduğuna bakarak. Komşunda eksik olanı sinsice öğrenip onu kendinde tamamlamaya çalışarak.’
.
‘Annemi eşyalarıyla birlikte defnettik.’ cümlesiyle başlıyor Ölüleri Defnetmek. Bir kayıp hikayesi dinleyeceğinizi düşünüyorsunuz, bir evladın anne ile vedalaşmasını.
Ama öyle olmuyor.
Adelaida paramparça bir ülkenin paramparça ruhlarından yalnızca biri.
Çıktığı sokaklarda ölüm var. Kimse güvende değil, kendi de. Yıllarca çalışıp didindiği hayatı un ufak olmak üzere. Annesinin gidişi bir şeylerin işareti miydi bilinmez ama bir şeyler yapmak zorunda.
Yapacağını hayal bile edemeyeceği şeyler olsa da…
.
Venezuelalı gazeteci-yazar Karina Sainz Borgo kaotik bir düzenin içine çekiyor okuru. Zamanda atlamalarla karaktere biraz nefes aldırırken okura da ‘her zaman böyle miydi?’ sorusunu sordurmak istiyor.
Pek çok sayfada okuduklarım boğazıma dizildi. Pek çok sayfada duraksadım. Büyük bir kederi daha büyük bir kederle çarpıştırırsanız yüreğinizde atom bombası mı patlar?
Ülkeniz, diliniz, anneniz, yazılarınız ve siz -evet, benliğiniz- ellerinizden kayarsa nasıl adım atarsınız?
Sarsıcı bir kitap Ölüleri Defnetmek. İsimsiz kayıpların da ağırlığını taşıyan.
Okumanızı isterim, size de bir şekilde yakın gelecek şeylerin olduğuna inandığımdan.
.
Fatmagül Ezici çevirisi, İlknur Muştu kapak tasarımıyla~
Beni çok etkileyen bir kitapla geldim. Ölüleri Defnetmek, modern Venezuela'da tüm o siyasi ve toplumsal karmaşanın ortasında hayatta kalmak için umutla çırpınan bir kadın ekseninde dönüyor. Ölülerin bile huzur bulamadığı, cesetlerin, mezar taşlarının bile çalındığı kaosta 'ailem' diye nitelendirebileceği tek insanı, annesini gömüyor Adelaida Falcon. Karakterin üzüntüsünü, hayatta kalma telaşını, endişesini ve heyecanını yazar çok iyi yansıtmış. Sainz Borgo, Venezuela tarihine ilişkin net ve şiirsel bir sunuyor, bunu yaparken aynı zamanda şiddetli bir değişimin eşiğinde olan bir ülke ve o ülkede yaşayan fakat kendini o ülkeye ait hissetmeyen insanların ne hissettiğine dair dikkate değer cümleler kuruyor.
..
..
Artık içinde yaşadığımız dünya ıvır zıvır gibi görünüyor, kendimi bir zavallı gibi hissettiriyordu. Annem ve ben, bu dünyada o evle uyumlu olan tek sakinlerdik. Şimdi ikisi de ölmüştü, hem annem hem de ev. Ülke de ölmüştü. Elimde bir çöp torbasıyla ayakta dikilirken artık sadece ölü şeyleri sevebildiğimi fark ettim. Var olmayan şeyleri.
kadın karakterimizin annesinin ölümüyle başlayan ve iç savaş ile devam eden bir kitaptı. okurken birçok yerde durmamı ve düşünmemi sağladı. yaşanılanların ağırlığı, tüm o kayıpların kim olduğunu bile bilememek ve hayatta kalmanın fazlasıyla zor olduğu bir dünya. ben en çok annesiyle ilgili olan bölümleri sevdim. her sayfada duyguları bize hissettirmeyi başarıyor yazar ve sıkıldığım yerler olsada genel olarak kitap akıcıydı.