Kitaba başlarken bu kadar ilgimi çekeceğini düşünmemiştim ama gerçekten insanı meraklandırıyor.
Annesinin vefat etmesi üzerine Jess'in velayeti, yıllardır görmediği babasına veriliyor. Uçsuz bucaksız, babasının kulübesinden başka hiçbir yapı olmayan bir ormanda babasıyla yapayalnız kalıyor.
Öncesi ve Sonrası başlıklarıyla okuyoruz kitabı. Babasının ölümünden öncesi ve babasının ölümünden sonrası. Ormanda kimsesiz kalan Jess, bir gün biri gelirse ne olduğunu bilsin diye bir deftere neler yaşandığını yazıyor.
Olayları tamamen Jess'in gözünden okuyor olmak güzeldi. Zihni neden, nasıl sorularıyla doluyken bir yandan da nasıl hayatta kalacağını bulmaya çalışıyordu. Hayatta kalacak mı yoksa bir noktada pes edip kafasına mı sıkacak diye merak ederek okudum. Bence siz de merak edeceksiniz.
Ruh hâlimle alakalı büyük ihtimalle ama bir noktada sıkıldım. Tam olarak sıkılmak da değil ama elimden bırakamadığım bir kitap değildi hani. Sanırım biraz boğucu, yorucu bir konu olmasından kaynaklı. Böyle kitaplarda aralara serpiştirilmiş komik anlar kitabı kesintisiz okutur normalde ama kitapta böyle bir komedi unsuru yoktu: ormanın içinde yapayalnız kalmış bir kız hayatta kalmaya çalışıyor. Gerçi Bo var, Jess'in babasının köpeği. Ama sonuçta o bir insan değil.
Çok beklentiniz olmadan başlarsanız daha iyi olur. Şimdiden iyi okumalar.