Benim günahlarımı affet. Hatalarımı bağışla. Hastalıklarıma șifa ver, ey bütün kemal sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah! Ey güzel isimlerinin sonsuz hazineleri her şeyin her ihtiyacını her zaman en mükemmel şekilde karşılayan Kâfi!
“Mûsâ’nın anasına; onu emzir, kendisine zarar geleceğinden endişelendiğinde onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız, diye bildirdik.”(Kasas, 28/7)
İnsanlar zamanla tek ilah olan Yüce Allah’ı unutarak başka varlıklara tapmaya başladılar. Oysa insan kendisini yoktan var eden, hem gökten indirdiği yağmurla hem de yeryüzünde bitirdiği türlü yiyeceklerle kendisine rızık veren Yüce Allah’ı asla unutmamalıdır. Unutmamalıdır ki, başka varlıklara ve uydurma ilahlara tapmasın. Esasen, Allah’tan başka ilahlar olduğunu iddia edenlerin bunu ispatlayabilecek bir delilleri yoktur.
“Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.”(Neml, 27/18)
Hz. Davud ve Hz. Süleyman, Allah Teâla’nın kendilerine ilim ve peygamberlik verdiği kullardandı. Her ikisi de bunun için şükrediyorlardı. Hz. Süleyman’ın cinlerden, kuşlardan ve insanlardan oluşan ordusu, Karınca Vadisi’ne geldiğinde bir karınca yakınındaki hemcinslerini ayet-i kerimedeki ifadelerle uyardı. Hz. Süleyman da onun bu uyarısını duyunca tebessüm etti ve “Rabbim! Beni, bana ve anne-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın işler yapmaya muvaffak kıl, rahmetinle beni iyi kulların arasına kat!” diye dua etti.
İSMAİL BİÇER
-"İnsanın, Kur'an'ı güzel okuyabilmesi için iki şey yapması gerekir: Birincisi, Kur'an'dan uzaklaşmamalı, her fırsatta onu okumalı, ikincisi de sadece kendisi okumakla kalmayıp aynı zamanda talebe okutmalıdır." demiştir.
“O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”(Şuarâ, 26/88-89)
O gün insanlar dünyada işledikleri fiillerin karşılığını tam ve eksiksiz olarak görecekler, mallarının ya da evlatlarının çok olması onlara bir fayda sağlamayacaktır. Sadece Allah Teâla’nın huzuruna arı duru, samimi bir gönül ile gelenler kurtuluşa erebileceklerdir.
Allah Teâla, Kur’an’da Hz. İbrahim’in dilinden çok güzel dualara yer vermiştir. Hz. İbrahim kavmini putlara tapmaktan menetmiş, onların ve atalarının, duaları işitmeyen, fayda ve zarar sağlayamayan putlara değil, âlemlerin Rabbi olan Allah Teâla’ya ibadet etmeleri gerektiğini söylemiştir. Allah’ın; kudretiyle insanları yaratan, hidayet eden, yediren, içiren, şifa veren, öldürüp dirilten olduğunu anlatmıştır. Burada da onun hikmet denilen faydalı bilgi ve salihlerden olma duasına yer verilmiştir. Hz. İbrahim, duasında kıyamet günü Cenâb-ı Allah’tan kendisini bağışlamasını istemiştir.
Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanlara fayda veren yüklerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökten indirerek onunla ölü haldeki toprağa can verdiği ve orada her çeşit canlının yetişmesini sağladığı yağmurda, rüzgarları ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirip yönlendirmesinde aklını işleten bir topluluk için elbette nice deliller vardır.
“Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.”(Hac, 22/73)
Aile olmak, bir bütünü tamamlamak demektir. Kur'an'ın ifadesiyle eşlerinin birbirlerine örtü olmaları demektir. Eş olmak, kişinin kendi eksikliğini kabul edip eşiyle tamamlaması, kemale doğru adım atması, eşinin onu bid örtü gibi sarıp sarmalasidir. Aile Allah'ın en büyük nimetlerindendir. Muhabbetin , neşenin ve lezzetin paylaşılarak kıymet kazandığı yerdir.