30 Haziran 1973’te, Bolu’da doğdu. Mühendis babası devlet memuruydu, on iki yaşına kadar Türkiye’nin hemen her yerini görme, beş değişik şehirde yaşama fırsatı oldu. Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’ni, ardından 19 Mayıs Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Ankara’da üretim mühendisi, organizasyon müdürü olarak çalıştı. Kariyerini İstanbul’da sürdürürken kısa bir tatil niyetiyle başlayan İmroz planı, Ada’ya sevdalanmakla son buldu. Halen eşiyle İmroz Adası’nda yaşıyor.
Adalılar fırtına kopacak mı, çok iyi bilir. Doğanın her hareketini gözleyip hazırlanır. Adada yaşayan bütün canlılar, fırtına öncesinde başkalaşır. Martılar uçmayı bırakır, sahile tüner. Kuşlar önce iyice alçaktan uçmaya başlar, sonra yağmurbaşlamadan sesleri tamamen duyulmaz olur. İnekler yere uzanır, koyunlar birbirine yaklaşır. Karıncalar yuvalarının girişindeki tepecikleri daha da yükseltir. Kaplumbağalar patikalarda tırmanır, kendilerine yükseklerde yer ararlar.
Beyaz ırklara tanınan imtiyazlar sayesinde istediğim gelire kavuşmuş olsam da, tüm insanların eşit şartlarda yaşayabilmesi için yıllarca mücadele verdikten sonra, Afrika'da yaşananları, gördükleri ayrımcılığı içime sindiremiyorum .
Dedelerinden gördükleri gibi, her yabani zeytin dalını kendi arazileri olmasa bile alıp başka bir yere dikerler. Köyün her yanı zeytin ağaçları ile dolup taşar, hatta sarp kayalıkları da bereketlendirmek için oralara tenekelerle su taşıyarak yeni fidanları sular, olmazı oldururlar. Adada Zeytinli köylülerinin: ''Dedesi teneke ile su taşımayan zeytinin kıymetini bilmez'' dedikleri söylenir. (Sayfa: 64)
*
Dünyanın en güzel denizi Ege Denizi ve kuzeyinde yüzyıllarca birarada yaşamış iki topluluğu barındıran cennet köşesi İmroz; namı diğer Gökçeada...
Dünya siyasetinin ve kör milliyetçiliğin bir toplumu oluşturan iki topluluğu ne hale getirdiğinin, insanların hayatlarının nasıl mahvedildiğinin hikayesidir bu anı-roman.
Anlatıcının hangi dinden, milletten ya da ırktan olduğunun hiç bir önemi yok. Sadece isimleri ve coğrafi alanı değiştirerek tekrar okuduğunuzda iki devletin de "diğerlerine" aynı şekilde davrandığını göreceksiniz.
İç burkan bu anı-romanı, her iki ülkenin tarihinde yüz binlerce yaralı insan ve parçalanmış aileler yaratan kapkara dönemleri daha iyi anlayabilmeleri için okurlara öneriyorum.
İmroz'un nasıl Gökçeada'ya dönüştüğünün hikayesidir kitap.
Doğduğun, büyüdüğün topraklarda nasıl yalnız ve kimsesizliğin çemberinde daraldığının hikayesidir kitap.
Sonrasında sürgünler ve göçler alır götürür uzaklara. Ağlayarak gidenlerin ve kalanların hikayesidir İmroz'da yaşanılanlar.
İmroz Adasında yaşayan Madam Maria’nın adaya sevdası ve kocasına olan aşkının ağır bastığı günlük kıvamında bir hikaye.. Adanın 80’li yıllara kadar hakim olan Rum nüfusunun önce adanın isminin Gökçeada olmasıyla başlayan değişimi. Siyaset yüzünden yaşanılanlar bir bir Madam Maria’nın ağzından anlatılıyor