Hiç şüphe yok ki sapkın bir özne jouissance'ı ile ne yapması gerektiğini bilir, onu nasıl arayacağını ve nereden elde edeceğini bilir. Bu, esas olarak bildiği farz edilen öznenin kurulmasında bir engel yaratır.
... dürtü kavramını ileri sürerken Freud için önemli olan şey, cinsellikle bilinçdışı arasına bir düğüm atma girişimidir. İnsan cinselliği hangi yolla bilinçdışına bağlanır? Dürtü yoluyla.
Lacan'ın Fantazmın Mantığı (La logique du fantasme) seminerindeki dürtü kavramsallaştırması ile Freud'unki arasında kayda değer bir fark olmadığını söyleyebiliriz. Lacan bu metinde, dürtünün hem bedensellikle hem de mantıkla ilgili olduğunu ve bunun, dille olan ilişki içerisinde bedenin bazı kısımlarının hakim olması anlamına geldiğini söyler. Dil mantıksal bir yolla bedene kazınmıştır. Yani var olan sadece cinsellik değildir; cinsellik, dürtünün mantığı aracılığıyla bilinçdışına kazınmıştır.
Şimdi Freud'a her şeyin bilinçdışı kavramıyla açıklanamayacak fikrini veren ve bizim için çok önemli olan diğer noktaya gelelim. Bu fikirden geçen sene buraya geldiğimde bahsetmiştim: insan varlığındaki artı cinsellik fikri. Bu artı cinsellik, cinselliğin bilinçdışı tarafından kavranamayan parçası anlamına gelir. Ve cinselliğin bu artışı, Lacan’ın sapkınlık için verdiği tanımın başlıca kavramı olan artı-jouissance'a (plus de jouissance) zemin hazırlayan şeydir.