...öfkesi boran gibi birdenbire patlar, sonra çabucak geçermiş. Belli bir kalıbı, nedeni, mantığı yokmuş; bir gün tepesini attıran şeye ertesi gün aldırmayabiliyormuş.
İçinde bulunduğu gerçek; somut dünyanın sınırlarından süzülüp başka bir yere girmeye her an hazır. Bedeni bir odada oturuyor olsa da, o yalnızca kendisinin bildiği bambaşka bir yerde, başka biri.
Babaannesiyle dedesinin evindeki koku hep aynı.
Çocuk bazen bunun nedenini anlayamıyor. Sonuçta iki evin arasında yalnızca dal örgü incecik bir duvar var ama içlerindeki hava, koku, sıcaklık çok farklı.
Gözlerini resme dikip uzun uzun baktı. Görüldüğüne ve belki de anlaşıldığına dair tuhaf, hiç alışık olmadığı bir his vardı içinde. Kısa süreliğine bir kerecik gördüğü bir adamın belki de onu anlamış, ruhunun derinliklerini görmüş olması ne garipti.
İşine dalıp gitmiş; yaptığı işe dönüşmüş, dünyada ona bundan daha fazla doyum verecek başka bir şey yok; ondaki ihtiyacı, içindeki boşluğu sezip gideren bir şey bu.